GENEL TEKERLEME VE MANİLER

A

A apacak apacak,

Gökten yıldız kopacak,

Açma yârim ağzını,

Kuşlar yuva yapacak.

A benim bahtı yârim,

Gönülde tahtı yârim,

Yüzünde göz izi var.

Sana kim baktı yârim.

A benim hindi gönlüm,

Dağlara bindi gönlüm,

Gülleri beğenmezdim,

Dikene kondu gönlüm.

Acı bilirim acı,

Ateşe koydum sacı,

Şimdi kızlar kaçıyor,

Nedir bunun ilacı?

Açtı yayla çimeni,

Yürekten sevdim seni,

Ben seni unutursam,

Allah unutsun beni.

Adalar’da idare,

Vallah etmem müdara,

Benim bir sevdiğim var,

İstanbul’da bir tane.

Âdem Ağa evde misin?

Tilki gibi inde misin?

Sana bir mâni söylesem,

Kalkar beni döver misin?

Afyon’un çarşısına,

Gün doğar karşısına,

İnsan âşık mı olur,

Kapı bir komşusuna.

Ağaçta geziyor bir tırtıl,

Yaprak yiyiyor kıtır kıtır,

Pis tırtıl hain tırtıl,

Yaprakları yeme kıtır kıtır.

Ağ buğdayın özüyüm,

Ben kurbanlık kuzuyum;

Doğum yerim Bademler,

Şanlı bir Türk kızıyım.

Ağıl,

Evine dağıl.

Ağ tası kaldırsalar,

Yılanı öldürseler,

Küçükten yâr seveni,

Cennete gönderseler.

Ağ üzüm asmasıyım,

Nazilli basmasıyım,

Bana doktor kâr etmez.

Ben güzel hastasıyım.

Ağ üzümün salkımı,

Kız sen aldın aklımı;

Alacaksan al beni.

Kaçırmadan aklımı.

Ağaca çıkar iken,

Ağaç salladı beni,

Bu nasıl sevda idi,

İpsiz bağladı beni.

Ağaca attım urgan,

Dibinde sarı yorgan,

O yâr benim olursa,

Kesecem çifte kurban.

Ağacın tepesine,

Balta konduracağım;

Kız ben senin boynunu,

Lira dolduracağım.

Ağacın tomruğu var,

Dananın kuyruğu var,

Evime geç gidemem.

Karımın buyruğu var.

Ağaç kartken bükülmez.

Kökü büyür sökülmez.

İyi adam ağzından,

Kötü bir söz dökülmez.

Ağam atın beş olsun,

Üzengin gümüş olsun;

Her nereye varırsan,

Hızır yoldaşın olsun.

Ağam naçar ağlama,

Gündür geçer ağlama,

Bu kapıyı kapayan,

Bir gün açar ağlama.

Ağarmış saçlısına,

Gözleri yaşlısına,

Ayağa kalk da yer ver.

Kendinden yaşlısına.

Ağızlar tatlı olsun,

Doğanlar bahtlı olsun;

Büyük Türk milletine,

Yeni yıl kutlu olsun.

Ağlama naçar ağlama,

Gündür geçer ağlama.

Bir kapı örten Mevlâ,

Bir gün açar ağlama.

Ağlama yâr ağlama,

Elde ne var ağlama,

Kısmet bağlayan,

Bir gün açar ağlama.

Ağrı dağından aştım,

Çayır çimene düştüm;

Ne belalı başım var,

Vefasız yâre düştüm.

Ağu ağudan felek,

Yuva dağıtan felek,

Kıymadın murat alam,

Vurup dağıtan felek.

Ağustos var ekim var,

Hasta olsam hekim var.

Benim gönlümde sensin,

Senin gönlünde kim var?

Ağzında çay bardağı,

Ne güzel içimi var.

Fidan boylu yârimde,

Efendi biçimi var.

Ah benim nazlı yârim,

Sevdalısın sevdalı;

Seni alan uşağa,

Ne lazım dünya malı.

Ah fındığım fındığım,

Dallarına konduğum,

Vermedi seni bana,

Sakalını yolduğum.

Ah gürgen büyük gürgen,

Seni kim idi diken,

Askerliktir askerlik,

Benim belimi büken.

Ah kargalar kargalar,

Denizdeki dalgalar;

Topçuköy’ün kızları,

Çifte göbek çalkalar.

Ah miralay miralay,

Askerin alay alay,

Al kızlardan askere,

Askerlik olsun kolay.

Ah o gözler, o gözler,

Bakmıyor ah o gözler,

Beni vuran ok değil.

Yârdeki ahu gözler.

Ah o gözler, ah o gözler,

Kan eder ah o gözler,

Beni vuran ok değil.

Sendeki ahu gözler.

Ahlata bak ahlata,

Yaprakları dalgada,

Seni sevdim seveli,

Ortaklarım kavgada.

Ak alma pembe alma,

Gönlümü benden alma,

Benden gönül istersen,

Allah’ın kulu olma.

Ak buğdayım, buğdayım,

Süreyim, kurutayım;

Geçme kapım önünden,

Ben seni unutayım.

Ak dedem tuzdan gelir,

Yükü Kıbrıs’tan gelir;

Bir oğlan hasta olsa,

İlacı kızdan gelir.

Ak gülüm deste deste,

Beni babamdan iste;

Eğer babam vermezse,

Diz çök Mevlâ’dan iste.

Ak güvercin olaydım,

Yol üstüne konaydım;

Gelip geçen yolcudan,

Ben yârimi soraydım.

Ak kabağın kökeni,

Ele batar dikeni,

Allah’ım sen kavuştur,

Hasiretlik çekeni.

Ak kazık kara kazık,

Kaynanam ölmüş yazık,

Öldüğüne yanmam da,

Giden kefene yazık.

Ak koyun kuzusuna,

Gün vurmuş bazısına,

Ne desen de ağlasam,

Alnımın yazısına.

Ak koyun meler gelir,

Dağlan deler gelir,

Hakikatli yâr olan,

Geceyi böler gelir.

Ak pınar yapısına,

Gün vurmuş kapısına,

Yârim çiçek yollamış,

Uyandım kokusuna.

Ak saman, kara saman,

Satılalım biz zaman,

Sormak ayıp olmasın,

Düğünümüz ne zaman.

Ak şalım kara şalım,

Dağları dolaşalım,

Sen yağmur ol ben bulut,

Göklerde buluşalım.

Ak taşı kaldır da gel,

Yılanı öldür de gel,

Madem bende gözün var.

Keseni doldur da gel.

Ak tavuk almadın mı?

Kümese koymadın mı?

Kör olası kaynana,

Sen gelin olmadın mı?

Ak tren kara tren,

Alıp yâri götüren.

Gitti yârim gelmedi.

Odur beni bitiren.

Ak üzüm asmasıyım,

Fabrika basmasıyım;

Bana doktor ne lazım,

Ben sevda hastasıyım.

Ak yaka, kara yaka,

Bayıldım baka baka;

Rüzgâr aldı şapkayı,

İşte gitti fiyaka.

Akan sular olaydım,

Kız testine dolaydım;

Gümüşten kollarına,

Bir bilezik olaydım.

Akardım çağlamazdım,

Gülerdim ağlamazdım;

Bileydim ayrılık var,

Sana bel bağlamazdım.

Aklı giydim olmadı.

Allı giydim solmadı.

İki sene bekledim.

Yârim benim olmadı.

Akşam arada kaldı.

Fitil yarada kaldı.

Gül yüzlüm kömür gözlüm,

Acaba nerede kaldı?

Akşam arada kaldı,

Fitil yarada kaldı,

Şu benim kömür gözlüm,

Acep nerede kaldı?

Akşam oldu bize gel,

Gözlerini süze gel,

Bir eline bade al,

Bir eline meze gel.

Akşam oldu n’eyleyim,

Derdim kime söyleyim;

Var git vefasız akşam,

Yârsiz seni n’eyleyim.

Akşam pilav pişirdim.

Yedim karnım şişirdim.

Çok mâni bilecektim.

Defterimi düşürdüm.

Akşam yedim dürümce,

Ben istemem görümce,

Görümce dilli olur,

Elleri zilli olur.

Akşamdan sabaha dek,

Kuşlar okur Yasin’i,

Ben seni alacağım,

Görmüşüm rüyasını.

Al benden ah al benden,

Yeşil senden al benden;

Ya benim muradım ver,

Ya bu derdi al benden.

Al çuha hışır mışır,

Çeşmede su kaynaşır,

Dışardan sesin alsam,

Evde dilim dolaşır.

Al çuha, yeşil çuha,

Söyleyin dama çıka;

Bir aydır görmemişim,

Az kaldı aklım çıka.

Al eline kalemi,

Yaz başına geleni;

Acep nere gömerler,

Yâr yoluna öleni?

Allah’tan başlıyorum,

Kim çıkacağını bilmiyorum,

Bir çık,

İki çık,

Üç çık,

Dört çık,

Beş çık,

Altı çık,

Yedi çık,

Sekiz çık,

Dokuz çık,

On çık,

Mon çık,

Kız sen çık.

Al şu takatukaları, takatukacıya götür.

Takatukacı takatukaları takatukalamazsa,

Takatukaları taka tukalatmadan geri getir.

Anneciğim Anneciğim.

Seni ben çiçeklerden yemişlerden,

Sarı saçlı bebeğimden daha çok severim.

Gitme hep yanımda kal,

Beni kollarına al,

Pembe gülden daha al,

Yanağından öperim.

Annem babam,

Minareden su çeker su çeker.

Halka da boynumdan geçer.

Halka da boynumdan geçer.

Atlı geliyor atlı,

Anam Altında kilim katlı,

Benim sevgili yarim,

Anam Baldan şekerden tatlı.

Dıv, dıv dıv, dıv dıv…

Dallarda yeşil yaprak,

Anam Kirazlar tabak tabak,

Kavuşalım sevdiğim,

Anam Sonumuz kara toprak.

Dıv, dıv dıv, dıv dıv…

Arabi Arabi,

Döner dolabi.

Kızlar giyer,

Naylon çorabi.

Erkekler içer,

Raki şarabi.

Arabi Arabi,

Döner dolabi.

Aydede aydede,

Senin evin nerede?

Şahin tepede,

Karın napıyor?

Yemek yapıyor.

Kızın napıyor?

Dikiş dikiyor.

Oğlun napıyor?

Köpek bakıyor.

Hav hav hav…

Ayakkabım toz atar.

Çöpçü bana göz atar.

Gözün kör olsun çöpçü,

Elalem bize bakar.

B

Baba der alma yanı,

Kızarmış alma yanı,

Vurun vurun öldürün,

Sevip de almayanı.

Baba der hama derdim.

Sığmıyor dama derdim.

Yükleyip katarlayıp,

Yollayım Şam’a derdim.

Baba der nere gidem.

Nerem var nere gidem.

Bu dert Allah’tan gelmiş,

Dermana nere gidem.

Baba naçar ağlama,

Gündür geçer, ağlama;

Bir kapıyı kapayan,

Bir gün açar, ağlama.

Babam gitti Yemen’e,

İnşallah gelir gene.

Eğer yetim kalırsak,

Bakarsın bize nine.

Bacada duran oğlan,

Elinde Kur’an oğlan,

O Kur’an seni vursun.

Sözünden dönen oğlan.

Bafra bağlı bahçeli,

Yolu iki geçeli;

Yüreğime kan damlar,

Senden ayrı düşeli.

Bağ üstünde gezerim,

Altın inci dizerim;

Bu virane Ohri’de,

Hâlâ bekâr gezerim.

Bağa girdim nar için,

Dolaşırım yâr için,

Anneler kız büyütür.

Delikanlılar için.

Bağa girdim üzüm yok.

El yârinde gözüm yok.

Ben yârimi küstürdüm.

Barışmaya yüzüm yok.

Bağa gittim bağlama,

Kara gözlüm ağlama,

Ben buralı değilim.

Bana gönül bağlama.

Bağda erik kaynana,

Dişin gedik kaynana,

Oğlun çerez getirmiş,

Sensiz yedik kaynana.

Bağdat’ta hurma mısın?

Gergefte sırma mısın?

Ben burda ah ederim.

Sen orda durma mısın?

Bağlarında üzüm var.

Mor şalvarda gözüm var.

Kaçma yârim uzağa,

Sana bir çift sözüm var.

Bahar gecesi misin?

Aşkın hecesi misin?

Misk gibi kokuyorsun.

Çiçek bahçesi misin?

Bahar geldi hoş geldi.

Pencereye kuş geldi.

Yâr gönlünü çaldırmış,

Kollarıma hoş geldi.

Bahar gelir yaz gelir.

Çarşıya kiraz gelir.

Senin kısmetin esmer,

Uzak yoldan tez gelir.

Bahar gördüm yaz gördüm.

Güzel gördüm naz gördüm.

Her tarafı dolaştım.

Senin gibi az gördüm.

Bahçe bar için ağlar,

Ayva nar için ağlar;

Karlı dağ güneş için,

Gönül yâr için ağlar.

Bahçe bar verende gel,

Ayva nar verende gel;

Bir geldin hasta gördün,

Bir de can verende gel.

Bahçe bağa gider mi?

Ayva nara gider mi?

Ben sizlere sorayım.

Bu yol yâre gider mi?

Bahçe har aldı gitti,

Ayva nar aldı gitti,

Azıcık aklım vardı,

Onu yâr aldı gitti.

Bahçe kapısı kilitli,

İttirdim açamadım.

Anneme duyurmuşlar.

Çıktım da kaçamadım.

Bahçede barsız adam.

Ayvada narsız adam.

Kalaysız kaba benzer,

Dünyada yârsız adam.

Bahçede gezer oldum.

Okudum yazar oldum.

Ben yârden ayrılalı,

Kurudum gazel oldum.

Bahçede ot yolarım,

Parmağıma dolarım,

Yârim ile gezenin,

Gözlerini oyarım.

Bahçede örümceğim.

Ben sana görümceyim.

Başkasına bakarsan,

Abime diyeceğim.

Bahçeler bağlar oldu.

Gözlerim ağlar oldu.

Yaralı ceylan gibi,

Meskenim dağlar oldu.

Bahçeler barıncalar,

Ayvalar narıncalar,

Bir yanım kurt kuş yedi,

Bir yanım karıncalar.

Bahçelerde al erik,

Dallarını eğerik;

Bize Harputlu derler,

Biz güzeli severik.

Bahçelerde al kiraz,

Biri al biri beyaz,

Madem beni seversin,

Al kalemi mektup yaz.

Bahçelerde badılcan,

Ben askere yazılcam.

Ben askerden gelince,

Gerdan benli kız alcam.

Bahçelerde bal kabak,

Açılır tabak tabak,

Beni beğenmez iken,

Aldığın mataha bak.

Bahçelerde börülce,

Oynar gelin görümce,

Oynasınlar bakalım,

Bir araya gelince.

Bahçelerde ıtrişah,

Boyu uzun kendi şah;

İki gönül bir olsa,

Ayıramaz padişah.

Bahçelerde lahana,

Kıydım koydum sahana,

Hiç ömrümde görmedim.

Böyle zalim kaynana.

Bahçelerde maydanoz,

Maydanozu yoldunuz;

Toprakbaşlı Vanlılar,

Siz de asri oldunuz.

Bahçelerde mor zambak,

Oynuyor iki ortak,

İyi bak ağabeycim,

Hangisi adam olcak.

Bahçelerde nar için,

Gül kopardım yâr için;

Analar kız doğurmuş,

Kabadayılar için.

Bahçede olur bakla,

Güvercin atar takla,

İki gözüm Ahmet Bey,

Kese dibini yokla.

Bahçelerde pırasa,

Yaprağına kar yağsa,

Oğlanlar bekâr kalsa,

Şu kızlara yalvarsa.

Bahçelerde sardunya,

Sardunyayı kırdın ya,

Beni beğenmiyordun,

Nasıl bana kaldın ya.

Bahçelerde sarmaşık,

Sarmadan oldum âşık,

Yâr aklıma gelince,

Elimden düştü kaşık.

Bahçelerde sarmaşık,

Sarmadan oldum âşık,

Yârle tokalaşmaya,

Bizim eller alışık.

Bahçelerde üzerlik,

Mevlâ’m vermiş güzellik;

Hoca bir muska vermiş,

Nazlı yâre nazarlık.

Bahçemizde bir kuş var,

Kanadında gümüş var,

Evvel beni severdin,

Şimdi sende bir iş var.

Bahçenin kapısını,

Bir vuruşta açarım,

İstet yârim bir kere,

Vermezlerse kaçarım.

Bahçenizde dut var mı?

Havada bulut var mı?

Ben yârimi kaybettim.

Bulmaya ümit var mı?

Bahçeye indik miydi?

Karadut yedik miydi?

Karadutu yer iken,

Ayrılak dedik miydi?

Bahçeye petek koydum,

İçine kepek koydum.

Kaynanamın adını,

Dikenli ipek koydum.

Bahçeye vurdum enser,

Ucu yeşile benzer;

Dolaştım Şam’ı Şark’ı,

Yoktur yârime benzer.

Bak arının beyine,

Âşığın dileğine,

Kelepçe vuran yoktur.

Sevdanın bileğine.

Baksana kuzucuğum,

Ben fena mı diyorum?

Seninle konuşanda,

Sanki şeker yiyorum.

Balı koydum kazana,

Yolladım Trabzon’a;

Trabzon selam söyle,

Ordu’daki Hasan’a.

Balıkesir hanları,

Boyalıdır camları,

Sür yârim koyununu,

Çıngırdasın çanları.

Balkondan atla,

Maydanoz topla,

Kız ben sana ne dedim?

Ağzını topla.

Kızın adı Neşe,

Saat geldi beşe,

Haydi gidelim dansa,

Orda yersin pasta.

Balta vurmadım sana,

Gürgen ne yarılırsın;

Bir şey demedim sana,

Benden ne darılırsın.

Başımdaki çemberin,

Dalı var çiçeği yok,

Ha bu cahil gönlümün,

Senden geçeceği yok.

Başımdaki çemberim,

Oymalıdır oymalı,

Oldun dünya güzeli,

Sana nasıl doymalı?

Başımdaki girebin,

Yel aldı ortasını,

Ben sana öğretirim,

O kıza bakmasını.

Başımdaki tokalar,

Bizim dükkân tokası,

Benim yârim sevdalı,

Ondan açık yakası.

Başımdaki tülbendin,

Oyaları dik yatar.

Alma yârim o kızı,

Senin haneni yıkar.

Başımdaki yazmayı,

Yıkasam kurumuyor,

Yârin resmi var bende,

Gülüyor konuşmuyor.

Başında Acem şalı,

Kırılsın her bir dalı,

Girsin terin altına,

İkimizin ikbali.

Başındaki çemberi,

Ben bağlasam olmaz mı?

Ninen sevdiği kadar,

Ben de sevsem olmaz mı?

Başındaki tülbendi,

Ben dokudum dokudum,

Sevdanın okulunda,

Yedi sene okudum.

Başındaki yazmanın,

Çiçekleri solmaz mı?

Kız açsana yüzünü,

Biraz görsem olmaz mı?

Başörtümü uçurdum,

Kavağın yaprağına,

Ben yâri düşürecem,

Sevda yataklarına.

Başörtümün gülleri,

Sarı olsun solmasın;

Muratlı kızlarını,

Beğenmeyen almasın.

Başörtümün gülleri,

Yana bakıyor yana;

A kız senin sevdiğin,

Bana bakıyor bana.

Bayburt’a giden yollar,

Uzadıkça uzarlar,

Geçme bizim kapıdan,

Eller bana kızarlar.

Bayırda harman olmaz.

Sultandan ferman olmaz.

Ben her kıza gelemem,

Her kızda derman olmaz.

Bekirli’nin odunu,

Yakan bilir tadını;

Bekirli’den kız alan,

Hanım koysun adını.

Belimdeki bıçağım,

Saldırmadır saldırma,

Sevdiğimi alana,

Mevlâ’m murat aldırma.

Ben armudu dişlerim,

Sapını gümüşlerim;

Sevdiğimin ismini,

Mendilime işlerim.

Ben bir fistan diktirdim,

Aynı limon sarısı,

Kırcali mektebinde,

Yüreğimin yarısı.

Ben bir gümüş fenerim,

Yana yana dönerim;

Hakikatsiz yâr sevdim,

Gençliğime yanarım.

Ben bir Hüma kuş idim,

Yoluna konmuş idim;

Neye uçurdun beni,

Ben senin olmuş idim.

Ben bir karabiberim,

Yuvarlanıp giderim;

Çok konuşma kaynanam,

Oğlun alır giderim.

Ben bir keklik olaydım,

Yol boyuna konaydım,

Gelen geçen yolcuya,

Ben yârimi soraydım.

Ben bir küçük fenerim,

Yanar yanar sönerim;

Geç buldum tez yitirdim,

Onun için yanarım.

Ben bir uzun kamışım,

Kapına dayanmışım;

İster al ister alma,

Alnına yazılmışım.

Ben dayreyi çalarım.

Gelsin annem dinlesin,

Sevgilime vermese,

Evladım var demesin.

Ben garip eşim garip,

Yolda yoldaşım garip;

Korkarım düşem ölem,

Mezarda taşım garip.

Ben güvercin olamam,

Daldan dala konamam,

Mumlar yakıp arasam,

Yârim gibi bulamam.

Benim bir eşeğim var,

Otur dersem oturur,

Kalk dersem kalkar,

Büzül dersem büzülür,

Süzül dersem süzülür,

Küs dersem küser,

Barış dersem barışır,

Annem gider bahçeye,

Babam gider kahveye,

Çüş eşeğim çüş,

Arka üstü düş.

Benim evde etim var.

Bir de yaramaz kedim var.

Kedi eti yerse,

Annem beni döverse,

Ağlarım bende eee eee…

Ben sana yel mi dedim?

Duvarı del mi dedim?

Demir kapı dururken,

Bacadan gel mi dedim?

Ben seni pekmez sandım.

Yüreğim yakmaz sandım.

Yediğim tuz ekmeği,

Başıma kakmaz sandım.

Benim saçlarım uzun,

Örmüyorlar sevdiğim,

Seni bana münasip,

Görmüyorlar sevdiğim.

Benim saçlarım uzun,

Uzun diye örmezler,

Beni sana sevdiğim,

Hısım diye vermezler.

Benim yârim çok güzel,

Taksi içinde gezer;

Gözlükleri takınca,

Zeki Müren’e benzer.

Benim yârim piyade,

Asker oldu Konya’da,

Ölüm var ayrılık yok.

Benim için dünyada.

Bergama hep mildir,

Beni söyleten dildir;

İki elin kan olsa,

Bana hâlini bildir.

Besmeleyle çık yola,

Selam ver sağa sola,

Benim devletli beyim,

Vakti şerif hayrola.

Beş beş beş numara,

On on on numara,

Micheal Jackson bir numara.

Gir çuvala,

İki numara çık üste,

Üç numara salla salla vur duvara,

Salla salla vur duvara.

Beyaz giyme toz olur,

Sarı giyme söz olur;

Gel yeşiller giyelim,

Muradımız tez olur.

Beyaz şapka başında,

Kalem oynar kaşında,

Sana varırım amma,

Askerlik var başında.

Beyköyü’dür köyümüz,

Zemzem akar suyumuz,

Sevip sevip ayrılmak,

Yoktur öyle huyumuz.

Beyköyü’nün yoğurdu,

Rüzgâr ile savurdu,

Anamın işi vardı.

Beni babam doğurdu.

Beypınar’ın taşcağızı,

Sabah öter kuşcağızı,

Yaktı kül etti beni,

Ömer Bey’in kızcağızı.

Bıldırcını vurdular,

Bir avuç kanı için,

Pencereye gelsene,

Babanın canı için.

Bindim söğüt dalına,

Baktım Üsküp yoluna;

Çıngırdaklı kuş olsam,

Konsam yârin dalına.

Bir ay çiğdi kenarsız,

Ağam geçer fenersiz;

Öyle bir ah çekerim,

Mahalleyle yanarsız.

Bir ay doğar kenarsız,

Yâr vefasız ben arsız,

Öyle bir ah çektim ki,

Ateşimle yanarsız.

Bir berber bir berbere,

Bre berber gel beraber,

Bir berber dükkanı,

Açalım demiş.

Bir dalda iki ceviz,

Aramız derya deniz;

Sen orada ben burda,

Ne bet kaldı, ne beniz.

Bir dalda iki elma,

Bana al kendin alma;

Kapında kölen olsam,

Azrail yârim alma.

Bir dalda iki elma,

Biri al birin alma,

Alnına yazılmışım,

İster al ister alma.

Bir dalda iki kiraz,

Biri al biri beyaz,

Kâtip kölen olayım,

Bir güzel de bana yaz.

Bir dalda iki kiraz,

Biri al biri beyaz;

İlâhî Kadir Mevlâ’m,

Güzelini bize yaz.

Bir elimde var çiçek,

Sevecek sevmeyecek,

A benim saf kardeşim,

Çiçek nerden bilecek!

Bir gün bir gün bir çocuk,

Eve de gelmiş kimse yok.

Açmış bakmış dolabı,

Şeker de sanmış ilacı,

Yemiş yemiş bitirmiş,

Akşama girmiş bir sancı,

Kıvrım kıvrım kıvranmış,

Yaptığından utanmış,

Doktor gelmiş cıss yapmış…

Bir gün o güne benzer,

Sine çift güle benzer;

Aydan gül tutulanda,

Yâr giden güne benzer.

Bir kayık yelken açtı.

Bir daha var açacak,

Bahçede bir gül açtı.

Bir daha var açacak.

Bir kız gördüm ağarır,

Bahçe verir bağ alır;

Bir gördüm bir de görsem,

Cümle yaram sağalır.

Bir matara yaptırdım,

Tonya ustalarına,

Beni hekim etseler,

Kızlar hastalarına.

Bir mendil işle yolla,

Ucun gümüşle yolla,

İçine beş elma koy,

Birini dişle yolla.

Bir mâni söylesene,

Gönlümü eylesene,

Ben çok mâni bilirim,

Karşılık söylesene.

Bir sen söyle bir de ben,

Şeker ezsem dilde ben,

Sen zülüf gölgesinde,

Koy yanayım günde ben.

Bir tas içinde pekmez,

Sen yesen bana yetmez;

Delikanlı kazancı,

Şimdiki süse yetmez.

Bir taş attım cevize,

Kızın adı Hafize;

Hafize’yi ver bize,

Dünür olalım size.

Bir top atım çimene,

Çimenin çiçeğine;

İpek olsam sarılsam,

Yârimin eteğine.

Biri yayar yayığı,

Biri yıkar kapları;

Biri oynar benimle.

Biri sallar beşiği.

Bisiklete binersin,

Bizim orda inersin,

Annem sana sorarsa,

Lastik patladı dersin.

Bisikleti aynalı,,

Şu oğlana varmalı;

Oğlan çok güzel ama,

Anası olmamalı.

Bitlis çayı bir umman,

Ben bu dertten kurtulmam;

Hasib’i sular aldı.

Ölsem bile unutmam.

Bitlis etrafı dağlar,

İçinde viran bağlar;

Ben derdime yanman da,

Dert derde değer ağlar.

Bitlis’in üç hamamı,

Gelir yemek zamanı;

Geline göz açtırmaz,

Kaynananın yamanı.

Bitlis’te Güzeldere,

Gidişin böyle nere;

Gözlerinin bakışı,

Renk veriyor güllere.

Bitlis’te ördüm kilim,

Yaman oldu pek hâlim;

Sevgilimi görende,

Titrer ayağım elim.

Bizim camın altında,

Kim yemiş fıstıkları,

Çıkarma yâr ceketi,

Okurlar mektupları.

Bizim bahçede güller,

Renkleri kan kırmızı,

Yârimle konuşurken,

Doğdu şafak yıldızı.

Bizim camın altında,

Herkes bunun farkında,

Biz yârimle konuştuk,

Kırklareli Parkı’nda.

Bizim evin önünde,

Ayvalar şişman olur,

İlk yârini almayan,

Sonunda pişman olur.

Bizim evin önünde,

Cankurtaran bağırıyor,

Ne suç işledin yârim,

Jandarmalar arıyor.

Bizim evin önünde,

Dökümcü fabrikası;

Bir şey istemem yârim,

Bir ayak makinesi.

Bizim köyde düğün var,

Sevdiğim de gelecek;

Annem Kur’an’a el bastı,

Beni sana verecek.

Bizim köyün adına,

Ulaş diyorlar Ulaş,

Beni unutma yârim,

Her düğünde gel dolaş.

Bizim köyün kızları,

Sürmelidir gözleri,

Gözlerine bakarken,

Kaçırdım öküzleri.

Bizim köyün yolları,

Çamurluktur kayarsın,

Bizim köyün kızları,

Dalgacıdır yanarsın.

Bizim lamba yanmıyor,

Koymamışım ona gaz,

Bu mâniler sanadır,

Dolmakalem al da yaz.

Bizim motor Ford ise,

Sizinkisi gazlı mı?

Kalk gidelim diyorsun,

Annen baban razı mı?

Bizim motor kırmızı,

Dolaşıyor Kıbrıs’ı,

Ben yâre izin verdim,

Alsın sevdiği kızı.

Bizim motor kırmızı,

Dolaşıyor Kıbrıs’ı,

Yârimle konuşurken,

Doğdu sabah yıldızı.

Bizim yayla yolunda,

Uzun uzun ağaçlar;

Benim gibi uşağa,

Adam bir kız bağışlar.

Bostanlarda aşlama,

Aşlamayı taşlama,

Ben askere giderken,

Ağlamaya başlama.

Bostanlarda fasulye,

Anam gitti gezmeye,

Ben anamdan öğrendim,

İnce boncuk çizmeye.

Boz deve düzden gelir,

Yükü Kıbrıs’tan gelir,

Oğlanlar hastalanmış,

İlacı kızdan gelir.

Bu benim güzelliğim,

Ne yürekler yakacak;

Okluda pencere yok,

Yârim nerden bakacak.

Bu dağ bu dağı tartar,

Gün gelir derdim artar;

Bu dağa gelen Hızır,

Beni bu dertten kurtar.

Bu dağda kuş oturur,

Kuş kuşa yem götürür;

Bıldır ki şad gönlümde,

Bu yıl baykuş ötüşür.

Bu dağı delemem ki,

Yol yoktur gelemem ki;

Ben yârimi yitirdim.

Kimseye diyemem ki.

Bu dağın ardı meşe,

Gün aşa gölge düşe;

Sevdaya söz katanın,

Evine şivan düşe.

Bu dağın karı menem,

Gün vura erimenem;

Yedi yıl yerde yatsam,

Civanım çürümenem.

Bu dağın oylumuna,

Kuş konar yaylımına,

Gel hakkın helal eyle,

Geldik yol ayrımına.

Bu dağlar olmasaydı,

Çiçeği solmasaydı,

Ölüm Allah’ın emri,

Ayrılık olmasaydı.

Bu dağlar ulu dağlar,

Çiçeği sulu dağlar;

Ben derdimi söylesem,

Gün durur bulut ağlar.

Bu dere baş aşağı,

Çift boynuzlu koç gider;

Seven seveni alsa,

Kuşlara da hoş gider.

Bu dere baştan başa,

Çalkanır taştan taşa;

Fethetti bu dünyayı,

Mustafa Kemal Paşa.

Bu derede muşmula,

Muşmulayı taşlama,

On beş yaşa gelmeden,

Yâr sevmeye başlama.

Bu derenin uzunu,

Kıramadım buzunu,

Aldım Türkmen kızını,

Çekemedim nazını.

Bu tarlaya bir şinik, kekere mekere ekmişler.

Bu tarlaya da bir şinik kekere mekere ekmişler.

Bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye boz ala boz başlı pis porsuk dadanmış.

Bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye de boz ala boz başlı pis porsuk dadanmış.

O tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuk diğer tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuka demiş ki:

“Sen ne zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuksun?”

O da ona cevaben:

“Sen ne zaman o tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuksan, ben de o zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuğum” demiş.

Bugün ayın on dördü,

Kız saçını kim ördü?

Ördüyse yâr ördü,

İspat eyle kim gördü.

Bugün ayın onudur,

Yüküm buğday unudur,

Evliye gönül verme,

Eve varır unutur.

Bu gün ayın sekizi,

Aşamadım denizi;

Al yanağın üstünde,

Koklamadım nergisi.

Bugün hava serindir,

Girme suya derindir;

Hep güzeller seyranda,

En güzeli benimdir.

Bugün günlerden pazar,

Kuş okur bülbül yazar.

İkimizin derdini,

Kadı deftere yazar.

Bu kardeş hacı kardeş,

Başımın tacı kardeş,

Acep kısmet olur mu?

Kavuşa bacı kardeş.

Bu kiraz budak budak,

Olur, mu kiraz dudak,

Yarımca’nın güzeli,

Canımdır sana adak.

Bulak başı taş başı,

Ben istemem binbaşı,

Olursa paşa olsun,

Dosta düşmana karşı.

Bulancak’da çift çeşme,

Yârim ordan su içme;

Ellerin sözü ile,

Sakın benden vazgeçme.

Bulut bulut üstüne,

Bulut dağlar üstüne;

Buluta çok yalvardım.

Yağma yârim üstüne.

Bulut yok şimşek çakmaz,

Yağmur yağmaz sel akmaz,

Bin yıl yanında olsam,

Bu gönül senden bıkmaz.

Bursa’dan Ankara’ya,

Köprü olsa kudretten;

Konuşalım sevdiğim,

Kurtulalım bu dertten.

Burnun havuç kaynana,

Oğlun çavuş kaynana,

Oğlun benle yan yana,

Burdan savuş kaynana.

Bu sene yaylalarda,

Tez açmadı çiçekler;

Alacağım yârimi,

Düşmanlar görecekler.

Bu sular akar gider,

Taşları yıkar gider,

Dünya bir penceredir,

Her gelen bakar gider.

Bu yoğurdu sarımsaklasak da mı yesek?

Sarımsaklamasak da mı yesek?

Bu yol Pasin’e gider,

Döner tersine gider;

Burda bir garip ölmüş,

Kuşlar yasına gider.

Bülbül eder güle naz,

Gül eder bülbüle naz,

Bugün bir şehre vardım.

Ağlayan çok gülen az.

Bülbülüm bağ gezerim,

Mecnun’um dağ gezerim;

Seksen yerde yaram var,

El bilir, sağ gezerim.

 

C

Cam cama eklenir mi?

Dibinde beklenir mi?

Bir sene değil yârim,

Dört sene beklenir mi?

Cam dibinde durursun,

Cama tık tık vurursun,

Kırma oğlan camları,

Karakolu bulursun.

Cam dibinde küpeli,

Dibini süpürmeli,

İki kıza bakanın,

Yüzüne tükürmeli.

Cam içinde şişem yok.

İçinde menekşem yok.

Benim yârim yok burada,

Ondan benim neşem yok

Cama çıksam cam titrer,

Neşter vursam kan titrer;

Eloğlu benim neyim?

Her görende can titrer.

Camdan aldım makası,

Açtım gömlek yakası,

Bizim evden gözükür.

Yârin arka bahçesi

Cami yaptım değir mi?

Pencereleri yirmi,

Mahallede üç yiğit,

Biri benim değil mi?

Camide Hafız Mehmet,

Mevlit’i etti niyet,

Açtık ellerimizi,

Sallialâ Muhammed.

Camiden gelen molla,

Babama dünür yolla;

Babam sana vermezse,

Pınar başını kolla.

Camiler ardındayım,

Melekler yurdundayım;

El kaldırın duaya,

Yârimin derdindeyim.

Camiler medreseler,

Yârin gelir deseler,

Tende bir canım kaldı.

Veririm isteseler.

Camilerden hu gelir,

Mermer taştan su gelir,

Allah Allah diyelim,

Elimizden ne gelir.

Caminin avlusuyum,

İçinin servisiyim,

Eller ne derse desin,

Ben yârin delisiyim.

Caminin ezanı yok,

İçinde düzeni yok,

Dolaştım İnevi’ni,

Yârimden güzeli yok.

Caminin minaresi,

Yetmiş iki basamak,

İstemiyorum yârim,

Senden ayrı yaşamak.

Caminin müezzini yok,

İçinin düzeni yok,

Güzel bir ev yaptırdım,

İçinde gezeni yok.

Camiye fessiz gitme,

Alacaksan bekletme,

Tire çorap yolladım,

Ben varınca eskitme.

Camiye serdim halı,

İçi karanfil dalı,

Herkes maşallah desin,

Kimin var böyle yâri?

Cebimden ayna düştü,

Karıştı gazellere;

Benim eski huyumdur,

Bakarım güzellere.

Cebinde kuru üzüm,

Sevdiğim iki gözüm.

Senden başka seversem,

Kör olsun iki gözüm.

Ceren’in selamı var.

Hangi Ceren’in?

Tencerenin.

Ceviz dalı eğdiğim,

Dibinde eğlendiğim,

Hasta diye işittim,

İyi olsun sevdiğim.

Cezvenin sapı yeşil,

İçinde kahve pişir;

Kurban olduğum Allah,

Beni dengime düşür.

 

Ç

Çağır oğlan bir mâni,

Gitsin kızın gümanı;

Altından köşk yaptırdım.

Gümüşten merdiveni.

Çal kapıyı, çevir mandalı,

Gir içeri al bir sandalye,

Otur oraya.

Nasılsın bugün arkadaşım Ayşe?

Sar makarayı,

Sar sar, sar makarayı,

Çöz çöz, çöz makarayı,

Şöyle de böyle şap şap,

Şöyle de böyle şap şap,

Komşu tak tak, komşu tak tak.

Aslan geliyor kaplan geliyor.

Bum…

Çanağa koydum loru,

Kışlada çalar boru,

Kadınlar rahat yaşar,

Adamlar çeker zoru.

Çantamı taktım koluma,

Çıktım asfalt yoluna,

Ben subayı beklerken,

Çöpçü girdi koluma.

Çapa vurdum pancara,

Teslim ettim kantara;

Hile yapma kantarcı,

Basmam artık mantara.

Çatlak patlak,

Yusyuvarlak,

Kremalı börek,

Sütlü çörek,

Çek yavrum çek…

Çay aşağı giderim,

Topal koyun güderim,

Eğer anam vermezse,

Bohçam alır giderim.

Çay tarlasında gördüm,

Sarı peştamalları,

Dünyaya şöhret vermiş,

Bu Rize’nin çayları.

Çay taşı, çakmak taşı,

Çatıktır yârin kaşı,

Çirkin ile bal yenmez,

Güzel ile taş taşı.

Çaya indim taş buldum,

Yüzüğüme kaş buldum,

Neredeydin a kaçak,

Yanıma yoldaş buldum.

Çaya inesim geldi,

Şeker yiyesim geldi,

Ala gözlü ablamı,

Gene göresim geldi.

Çaya vurdum turnayı,

Gel oynayı oynayı,

O yâr benim olmazsa,

Neyleyeyim dünyayı.

Çayda çanak kırılmış,

Kız oğlana vurulmuş,

Oğlan almam dedikçe,

Kız boynuna sarılmış.

Çayda kumlar kaynaşır.

Suda balık oynaşır.

Sokakta sesin duysam,

Evde dilim dolaşır.

Çaydanlıkta çayım var,

Demlenecek neyim var,

Çok gamlanma kaynana,

Üç aylık bebeğim var.

Çayır uzun biçilmez,

Su bulanık içilmez,

Bana derler yârden geç,

Yâr tatlıdır geçilmez.

Çayırda kıldım namaz,

Yârim çıktı yaramaz,

Küçükten yâr seveni,

Kullar hiç ayıramaz.

Çayırı ezme yârim,

Çimende gezme yârim,

Benim düşmanlarım çok,

Yalınız gezme yârim.

Çayırlı deresinden,

Doldur yârim testini,

Çok canım sıkılıyor,

Gönder yârim resmini.

Çaykara’dır kazamız,

Orda doğdu atamız,

Köyümüzden yukarı,

Sultan Murat yaylamız.

Çekmece çektir oğlan,

Boyun gerçektir oğlan,

Senin bastığın yerler,

Elvan çiçektir oğlan.

Çekmecemi açamam,

Gülden gömlek biçemem;

Padişah tahtın verse,

Ben yârimden geçemem.

Çeşme başı kurt izi,

Düşman ayırdı bizi;

Sevdayı veren Tanrı,

Bir gün kavuştur bizi.

Çeşme başında bakır,

Kurumuş takır takır,

Allah bizi uydurmuş,

Yâr karagöz ben çakır.

Çeşme başı beklerim,

Vay benim emeklerim,

Eller yârim dedikçe,

Sızılar kemiklerim.

Çıktım dağın başına,

Ürküttüm tavışanı.

Çok sevdalıklar gördüm,

Görmedim kavuşanı.

Çıktım Obruk Dağı’na,

Karı dizleyi dizleyi,

Yaralarım azdırdım.

Yâri gözleyi gözleyi.

Çıktım pınar başına,

Sabun koydum taşına,

Anası kurban olsun,

Kızın oynayışına.

Çi çi çikolata,

Hani bana limonata,

Limonata bitti.

Hanım kız gitti.

Nereye gitti?

İstanbul’a gitti.

İstanbul’da ne yapacak?

Terlik pabuç alacak.

Terlik pabucu napacak?

Düğünlerde şıngır mıngır giyecek.

Çiçek açtı yaz geldi.

Önüme kiraz geldi.

Yemeğe kıyamadım.

Bir tabağı az geldi.

Çiçek gibi her yanım,

Sen hizmetçi ben hanım,

Evden kovarım seni,

Eğer isterse canım.

Çiçekler başındadır.

Sürmesi kaşındadır.

Kara gözlü sevdiğim,

Henüz genç yaşındadır.

Çiftim var harmanım yok.

Hastayım dermanım yok.

Ben sana gelecektim,

Elimde fermanım yok.

Çiğ sütten kaymak olmaz.

Güzele doymak olmaz.

Eğil bir kez öpeyim,

Yolcuyum durmak olmaz.

Çil ördek kaza benzer,

Erzincan yaza benzer;

Senin o dudakların,

Taze kiraza benzer.

Çimenli çarıklarım,

Çimenleri çiğnerim,

Ya sorun çimenlere,

Geçti mi burdan yârim?

Çini tabakta vişne,

Oğlan peşime düşme,

Sana gönül veren yok.

Nafile, dile düşme.

Çizmem sarı sahtiyan,

Ağlar hâlimi duyan,

Aşkınla verem oldum.

Sen de Erciyes’te yan.

Çoban itin kudursun,

Arkacında su dursun;

Eğer meni almazsan,

Seni yıldırım vursun.

Çorabın yivine bak.

Döndür de bağına bak.

Yâr canın isteyince,

Ankara dağına bak.

Çorap ördüm yaş imiş.

Ayaklarım üşümüş,

Yâri koynumda sandım,

Uyandım ki düş imiş.

Çölde incir ağacı,

Tadı zehirden acı,

İçme dedim şarabı,

Dedi sevda ilacı.

Çubuğum yok uzatam.

Uzak yolun gözetem.

Eşin yok benzerin yok.

Seni kime benzetem.

Çulfa çukurda mısın?

Ağca yumurta mısın?

Eller yaylaya gitti.

Sen hele burda mısın?

 

D

Dağ başını kar aldı,

Gül yârimi hâr aldı,

Ecele borçlu kaldım,

Bir canım var yâr aldı.

Dağa çıkma taşa çık,

Arpalar yarı kılçık;

Yâr Allah’ın seversen,

Tezkeren al yola çık.

Dağda fıstık olur mu?

Ateş yastık olur mu?

Sen orda ben burada,

Böyle dostluk olur mu?

Dağda orman olur mu?

Aşkta ferman olur mu?

Yandım yandım kül oldum.

Küle derman olur mu?

Dağda tavşan oynuyor,

Yelesini yağlıyor,

Yatmış yârim dizime,

Garip garip ağlıyor.

Dağdan indirdim tosun,

Tosun yerine koşun,

Seveceğim oğlanın,

Gözleri mavi olsun.

Dağdan kestim çınarı,

Çınarın dalı sarı,

Ağlamaktan kurudu,

Gözlerimin pınarı.

Dağdan kestim kereste,

Kuş besledim kafeste,

Yârin hasta dediler,

Yetiştim son nefeste.

Dağlar arası kaş kaş,

Şekerden tatlı kardeş;

Yıkılsın dağlar taşlar,

Kavuşsun bacı kardeş.

Dağlar başın kar aldı,

Gül etrafın har aldı,

Ecele borçlu kaldım,

Bir canım var yâr aldı.

Dağlar başına felek,

Gözüm yaşına felek,

Akıbet kuş kondurur,

Mezar taşına felek.

Dağlar dağladı beni,

Gören ağladı beni,

Feleğin devri dolsun,

Çapraz bağladı beni.

Dağlar dağladı beni,

Gören ağladı beni,

Zincir urgan kâr etmez,

Zülfün bağladı beni.

Dağlar duman içinde,

Sözüm harman içinde,

Ben bir adam yitirdim,

Kayseri’nin içinde.

Dağlar geçilmez oldu,

Güzel seçilmez oldu;

Kevser’e dönen sular,

Sensiz içilmez oldu.

Dağlar kalksın aradan,

Mektup gitsin karadan,

Yusuf Zeliha gibi,

Kavuştursun Yaradan.

Dağlar siz ne dağlarsız,

Kardan kemer bağlarsız;

Gül sizde, lale sizde,

Derdiz nedir ağlarsız.

Dağlarda çakal olur.

Ağaçlarda dal olur.

Ağzından en acı söz,

Dökülürken bal olur.

Dağlarda geyik misin?

Çevremde beyit misin?

Çoktan haber almadım,

Devletten büyük müsün?

Dağlarda kar kalmadı,

Yürekte yağ kalmadı,

Daha çok yazacaktım,

Mektupta yer kalmadı.

Dalda al al kirazlar,

Sofrada bir tepsi var.

Mektubunu sık salar.

Benim sevdiceğim yâr.

Dalları bastı kiraz,

Sevdamı anlamadın,

Önce beni yalvarttın,

Şimdi sen yalvar biraz.

Dam başında duran kız,

Bayram geldi donan kız,

Bayram kurbansız olmaz,

Canım sana kurban kız.

Dam başında üç güzel,

Damın çevresin gezer,

Elinde üç deste gül,

Kendi gülünden güzel.

Dam başının düzleri,

Elma gibi yüzleri,

Al yanağın altında,

Çakır çakır gözleri.

Dam kapısı açıldı,

İnce boncuk saçıldı,

Yâr kapıdan girince,

Gözüm gönlüm açıldı.

Dama attım değenek,

Ortası benek benek,

Geçti kızlar sürüsü,

Hangisini beğenek?

Dama çıkasım geldi,

Çadır kurasım geldi,

Çadır değil muradım,

Seni göresim geldi.

Dama çıkma baş açık,

Her gören olur âşık;

Eğer gönlün bendeyse,

Bohçanı al yola çık.

Dama koydum yakacak.

Şimdi yaylı kalkacak.

Ben gidiyom askere,

Sana kimler bakacak.

Damda kırat beslerim,

Karamanlı isterim,

Onu bana verseler,

Şeker ile beslerim.

Damda kürek kırıldı,

Kız oğlana vuruldu.

Ne yapalım annecim,

Kavil böyle kuruldu.

Damda tavuk kümesi,

Başında allı fesi,

Oğlanlar vezir olsa,

Yine kızın kölesi.

Damdan dama ip gerdim.

İpekli mendil serdim.

Şu komşunun oğlunu,

Candan ciğerden sevdim.

Dantel örerim dantel,

Dantelim kırışmıyor,

Yârimin resmi bende,

Gülmüyor konuşmuyor.

Daşağıl’dan tuz aldım,

Gökdere’den kız aldım;

Yârim gel gir koluma,

Babamdan izin aldım.

Davarlar bere geldi.

Ne güzel yere geldi.

Kurban olam çobana,

Dediğim yere geldi.

Davulum güm güm öter,

İçinde duman tüter;

Arkadaşım beş ister,

Bana üçü de yeter.

Davulumun ipi kaytan,

Kalmadı sırtımda mintan,

Verin ağalar bahşişimi,

Sırtıma alayım mintan.

Davulumun ipi kaytan,

Sırtımda kalmadı mintan,

Bahşişimi ver artık,

Uyan Hakkı Bey uyan.

Davulumun ipi koptu.

Çocuklar neden korktu.

Şu sokaktan geçerken,

Burnuma börek koktu.

Davulumun ipi tektir,

Benim adım deli Bekir,

Baklavayı bütün getir,

Yiyemesem geri götür.

Defimi çala çala,

Çıktım bir yüksek dala;

Korkarım dal kırıla,

Muratlar gözde kala.

Değirmen boş dolanır,

Suyu sarhoş dolanır,

Yârden bir kuşak gelmiş,

Belime beş dolanır.

Değirmenim dönerim,

Bezirgânım konarım;

Sırrımı beyan etmem,

Gizli gizli yanarım.

Demir kapı aralık,

Kızlar beş bin dolarlık,

Erkekleri sorarsan,

Fıçıdan çıkmış pis balık.

Deniz coştu göl oldu,

Yârim sana ne oldu?

Benim sana yandığım,

Memlekette şan oldu.

Deniz dalgasız olmaz,

Kızlar sevda sız olmaz;

Yâri güzel olanın,

Başı belasız olmaz.

Deniz dibi minare,

Dalga vurdu kenara,

Yeni zaman kızları,

Bu yıl olmuş avare.

Deniz dibinde börek,

Yine ah çekti yürek,

Her bir şeye dayandın,

Buna da dayan yürek.

Deniz dibinde diken,

Yaktın beni gül iken;

Allah da seni yaksın,

Üç günlük gelin iken.

Deniz tuzsuz olur mu?

Balık pulsuz olur mu?

Kasabanın kızları,

Yavuklusuz olur mu?

Deniz üstü piyade,

Muhabbetler ziyade,

Ölüm var ayrılık yok,

Bizim için dünyada.

Denizde alabalık,

Yüreğim ona yanık;

İsterim konuşayım,

Mahalle kalabalık.

Denizde koca balık,

Okkalıktır okkalık;

Anne beni evlendir,

Yetti artık bekârlık.

Denizde mataramız,

Ayrı düştü aramız,

Ne kadar ayrı olsak,

Yürektendir yaramız.

Denizde urganım var,

Kadife yorganım var;

Sevdiğimi alırsam,

Kara koç kurbanım var.

Denize bak denize,

Bak nasıl çalkanıyor;

Merakımdan yüreğim,

Gittikçe kabarıyor.

Denize dalamadım,

Bir murat alamadım,

Kuş bile yuva yaptı,

Kuş kadar olamadım.

Denize dalayım mı?

Bir balık alayım mı?

Rodoplar’ın içinde,

Ben yârsız kalayım mı?

Denize dalayım mı?

Bir balık alayım mı?

Ay battı güneş doğdu,

Daha yalvarayım mı?

Denizin dalgasına,

Yapıştım halkasına;

Beni de götür yârim,

Varna kasabasına.

Denizin dibi derin,

Üstüne halı serin,

Sandık sepet istemem,

Beni yârime verin.

Denizin dibi kaya,

Cemalin benzer aya,

Ben o yârden usandım,

Benleri saya saya.

Denizin dibi mildir.

Beni söyleten dildir.

Pirimizi sorarsan.

Ferhat ile Şirin’dir.

Denizin dibi minare,

Dalga vurdu kenara,

Yeni zaman kızları,

Bu yıl ölmüş avare.

Denizin kenarında,

Sümbülümsün sen benim,

On dört yaşımdan beri,

Sevdiğimsin sen benim.

Denizin ortasında,

Mum yanar sofrasında

Benim bir yârim var.

Tekirdağ ortasında.

Denizin ortasında,

Hoca ezan okuyor,

Varmaz kızlar şoföre,

Üstü mazot kokuyor.

Denizlerin kumuyum.

Balıkların puluyum.

Yeter sevdiğim yeter.

Ben de Allah kuluyum.

Derdim var dağlar gibi,

Açmıyor güller gibi;

Bülbülün dili olsa,

Söylerdi eller gibi.

Derdimin yok ilâcı,

Sensin başımın tacı,

Ölümden korkmuyorum,

Hasret ölümden acı.

Dere akıyor dere,

İki taştan bir yere;

Başımı bağladılar,

İstemediğim yere.

Dere boyu gidelim,

Koyun kuzu güdelim,

Senle beni görmüşler,

Nasıl inkâr edelim.

Dere boyunda dutlar,

Dutlar kökünden patlar,

Yârim koyun güderken,

Gölge olsun bulutlar.

Dere boyunda hindi,

Hindiler suya indi.

Oğlu olan düşünsün,

Kızlar on bine bindi.

Dere kumları gibi,

Balık pulları gibi,

Ciğerlerim yanıyor,

Cami mumları gibi.

Derede biter anık,

El uyur ben uyanık,

Yârim karalar bağlar.

Benim ciğerim yanık.

Derede değirmenim,

Taşı var da bendi yok,

Benim sevgili yârim,

Adı var da kendi yok.

Dereden geçer iken,

Başım aldı sazlara,

Baba evlendir beni,

Aklım kaldı kızlara.

Dereler buz bağladı,

Avcılar iz bağladı,

Beni bir gelin vurdu.

Yaramı kız bağladı.

Dereler gölgelendi,

Sinem kana bulandı;

Azrail can alanda,

Yâr boynuma dolandı.

Dereler ufak taşlı,

Ördekler yeşilbaşlı;

Kırcali’nin kızları,

Al yanak kalem kaşlı.

Derelerin çakılı,

Kimden aldın akılı,

Orta yerde oynayan,

Ağabeyimin çakırı.

Derenin kavakları,

Dökülür yaprakları,

Yârim orada ben burada,

Çınlasın kulakları.

Dereye indim durdum.

Bir çift güvercin vurdum.

Güzellerin içinde,

Emine’ye vuruldum.

Dereye inen miller,

Yâre döktüğüm diller,

Unutulur mu yârim?

Seninle geçen günler.

Dert bende yara bende,

Eğlenmez yâre bende,

Keklik yavrusu gibi,

Ben kaldım perakende.

Dertliyim dağ gezerim,

Bülbülüm bağ gezerim;

Yüz bin yerde yaram var,

Âlem der sağ gezerim.

Derya kenarındayım,

Köşkü sarayındayım;

Gam çekme deli gönül,

Her gün hayalindeyim.

Deryadan gemi geldi,

Gönlümün gamı geldi,

Ağla gözlerim ağla,

Ayrılık günü geldi.

Deryaya dalan bilir.

Dalmayan yalan bilir.

Cevahirin kadrini,

Can verip alan bilir

Deryaya daldım çıktım.

Bir balık aldım çıktım.

Dünyayı böyle gördüm.

Onu da saldım çıktım.

Dicle gibi ak güzel,

Gül menekşe tak güzel,

Ben sokaktan geçerken,

Pencereden bak güzel.

Dicle gibi akamam,

Her çiçeği takamam,

Babam görse öldürür,

Pencereden bakamam.

Dikenli’nin dağları,

Üzüm yapmaz bağları,

Üzüm yapsa bağları,

Evlenir oğlanları.

Dip odanın kilimi,

Tut kaynana dilini;

Tutmaz isen dilini,

Neye aldın gelini.

Diyarbakır karpuzu,

Ata vurdum mahmuzu,

Anası çeyiz ister,

Gel de satma öküzü.

Doğlan’dan gel Doğlan’dan,

Doğlan’ın avluları,

Sıra bize geliyor,

Tut yârim davulları.

Dolabın kapakları,

Çınarın yaprakları,

Kara gözlü yârimin,

Çınlasın kulakları.

Dolaylı peştamalın,

Diz üstüne dokunur;

O güzel yanaklara,

Yazı yazsam okunur.

Dolmuş geliyor dolmuş,

Tekeri ben olayım;

İçindeki şoförün,

Sevdiği ben olayım.

Doyum olmaz arkadaş,

Yaylanın sularına;

Türlü türlü çiçekler,

Serilmiş yollarına.

Dozer geliyor dozer,

Çekilin sizi ezer,

Benim sevdiğim oğlan,

Sinan Özen’e benzer.

Duman bastı dağlara,

Yayıldı ovalara,

Ela gözlü Eminem,

Geldi mi buralara?

Duman dağdan yukarı,

Girdi taşın altına,

Yâr yastığın yok ise,

Kolum başın altına.

Duman dumanı arar.

Duman dağları sarar.

Ceplerim şeker dolu,

Gözlerim yâri arar.

Dumanım yayılamam.

Ben senden ayrılamam.

Ben senden ayrılırsam,

Halim yamandır yaman.

Dut ağacı dut verir.

Yaprağını kıt verir.

Oğlan güzel kız güzel,

Konuştukça tat verir.

Dut dibinde bulgurum,

Ben bir yâre vurgunum,

Yâr beni almaz ise,

Ben kendimi vururum.

Dut yedim tuttu beni,

Hıçkırık tuttu beni,

Yarı yola varmadan,

Yârim unuttu beni.

Duvağın telli gelin,

Gümüşten elli gelin,

Buğulu gözlerinden,

Sevdiğin belli gelin.

Duvar dibinde kazık.

Kaynanam öldü yazık.

Öldüğüne yanmam da,

Giden oduna yazık.

Duvardan keçi bakar,

Keçimin adı sakar;

Delikanlı dururken,

İhtiyara kim bakar.

Dünya dediğin inan,

İki kapılı bir han;

İnsan gelir dünyaya,

Geçirmeye imtihan.

Düşünürüm durarak,

Sağı solu sorarak;

Geçme kapım önünden,

Bıyığın burarak.

 

E

E kemençem kemençem,

Zerdali dalı mısın?

Meraklı çalıyorsun,

Benden sevdalı mısın?

Edirne kavakları,

Kırılsın budakları;

Edirne’de ablam var,

Çınlasın kulakları.

Edirne tarafından,

Uçak geliyor uçak,

Yârim beni görmeye,

Kaçak geliyor kaçak.

Edremit üç bucaktır,

Suları soğucaktır;

Edremit’ten kız alan,

Cenneti bulacaktır.

Eğdim fındık dalını,

Gel devşire devşire,

Ölmeden koydun beni,

Menşura teneşire.

Eğdim kiraz dalını,

Saydım yapraklarını,

Yârim hamamdan çıkmış,

Öptüm yanaklarını

Eğme kaysı dalını,

Sevme kötü gelini

Seversen bir güzel sev,

Değsin dünya malını.

Eğmeler eğmeleri,

Beğenmez değmeleri,

Yeni fistan diktirdim,

Alırsın düğmeleri.

Ekin ekilen yere,

Sapı dökülen yere,

Can kurban canım kurban,

Kâkül kesilen yere.

Ekin ektim biç oğlan,

Her gün burdan geç oğlan;

Anam beni vermiyor,

Al da beni kaç oğlan.

Ekin ektim düzlere,

Diken oldum gözlere,

İşte ben gider oldum,

Ayaş kalsın sizlere.

Ekin ektim olacak,

Sevdan beni alacak,

İkimizin sevdası,

Kıyamete kalacak.

Ekin ektim ot bitti,

Dalında bülbül öttü,

Ötmez olaydın bülbül,

Yârim gurbete gitti.

Elâzığ uzun çarşı,

Dükkânlar karşı karşı,

Gel yârim konuşalım,

Dosta düşmana karşı.

Elbisesi filizi,

Kim bilir kalbimizi,

Esti bir hafif rüzgâr,

Ayırdı ikimizi.

Elbisesi ketenden,

Yârim indi trenden,

Boynuna sarılayım,

Gülünü incitmeden.

Elbisesi mor imiş,

Yâr sevmesi zor imiş,

Ben bir güzel kız sevdim,

İsteyeni var imiş.

Elde fincan gezdirir,

Kolda mercan gezdirir,

Sevdiğinden ayrılan,

Bir kuru can gezdirir.

Elde fincana kurban,

Kolda mercana kurban,

Eller mal âşıklısı,

Ben de bir cana kurban.

Elek elek içinde,

Elek tekne içinde;

Tekirdağ’ın kızları,

Temiz yelek içinde.

Elek içinde elek,

Yâr giyer pembe yelek;

Ben yârimden ayrıldım,

Ayırdı çarkıfelek.

Eli elcekli gelin,

Kolu kolçaklı gelin,

Oğlanı ben doğurdum,

Çarpık bacaklı gelin.

Elim değdi eline,

Mail oldum diline,

Ben dünyayı değişmem,

Saçının bir teline.

Elimde bal kaşığı,

Yârim sevda âşığı,

Bak nereden geliyor,

Mahallenin yakışığı?

Elimde sarı kâğıt,

Ağlarım saat saat,

İşte ben gidiyorum,

Oturun rahat rahat.

Elimdeki dayreyi,

Yâr bir elle çalamaz,

Beyci köyü kızını,

Her isteyen alamaz.

Elimdeki yaşmaktır,

Yükseklerden aşmaktır,

Bu dünyanın sefası,

Yâr ile dolaşmaktır.

Elin elimde değil.

Kemer belimde değil.

İsterim yanan gelem.

Emir elimde değil.

Elinde demir orak,

Mektup göndersem ırak,

Cebinde tarağını,

Bana yadigâr bırak.

Elinde yeleceğim.

Gelmedi göreceğim.

Sevdadan deli oldum.

Aşkından öleceğim.

Ellere yâr ellere,

Bülbül konmuş güllere;

Nice ki canım sağdır,

Vermem seni ellere.

Ellerim tombik tombik,

Kirlenince çok komik,

Kirli eller sevilmez.

Güzelliği görülmez.

Dişlerim bakım ister.

Hele saçlar, hele saçlar,

Uzayınca tırnaklar,

Kirlenince kulaklar,

Bize pis derler, pis derler.

Ellerimde eldiven,

Pembe güle nar demem;

Sevmiş olduğum yâri,

Kimselere veremem.

Elma al olanda gel,

Ayva nar olanda gel;

Hasta düştüm gelmedin,

Bari can verende gel.

Elma altında tilki,

Yavruları bir iki;

Yavruları içinde,

En güzeli benim ki.

Elma attım denize,

Geliyor yüze yüze,

Sevdiğimin sözleri,

Hediye kaldı bize.

Elma attım karşıya,

Yuvarlandı çarşıya,

Şu Havza’nın kızları,

Birer tabak turşuya.

Elma da al olasın,

Servide dal olasın,

Dünyada bir arzum var.

Sen bana mal olasın.

Elma dersem çık,

Armut dersem çıkmaaa!

Birrrrrr,

İkiiiiii,

Üçççççç,

Dörtttttt,

Beşşşşşş,

Altıııııı,

Yediiiiii,

Sekizzzzzz,

Dokuzzzzzz,

Onnnnnn,

Sağım – Solum,

Önüm – Arkam Sobeeeeee…

Elma külde pişer mi?

Gül yanaktan düşer mi?

Sevip sevip ayrılmak,

Şanımıza düşer mi?

Elmanın irisine,

Ben yandım birisine;

Annem beni çoban et,

Kızların sürüsüne.

Elmaya al değende,

Alma dalı eğende,

Koçlu kurban keserim,

Elim elin değende.

Elmaya al olaydım,

Serviye dal olaydım;

Elâ gözlü yârimin,

Atına nal olaydım.

Elma yanak, gül yanak,

Şimdi gelir bir sağnak,

Haydi, beni almadın,

Şu aldığın kıza bak.

Elmayı bütün dildim.

Çamura düştü sildim.

Ben yârin kıymetini,

Gittikten sonra bildim.

Elmas yüzük parmakta,

Çifte benler yanakta;

Benim sevdiceğim kız,

Şu karşıki konakta.

Elma yolla nar yolla,

Babama dünür yolla,

Babam vermem diyorsa,

Çeşme başını kolla.

Emek verip derdiğim,

Askere gönderdiğim,

Gayrı dayanamıyom,

Tez gel gönül verdiğim.

Emine’m uzun uzun,

Ne beyaz idi yüzün,

Fındık para ederse,

Alırım seni güzün.

Emirdağ sen güzelsin,

Âşıkları üzersin,

Ben sandalla gezerken,

Sen türküler düzersin.

Emirdağ’ın kar dağı,

Akar katmerin yağı,

Ben senden ayrılalı,

Şaşırdım solu sağı.

Eni kenar bitmiyor,

Çividisi yetmiyor,

Şu halılar çıkalı,

Kızlar gelin gitmiyor.

Entarim şöyle böyle,

Anne terziye söyle,

Ne yapalım sevdiğim,

Taksiratımız böyle.

Entarim yeşil bezden,

Ateşin yeğdir közden,

Ben senden ayrılalı,

Olmuşum iki gözden.

Entarimi ben biçtim,

Ateşine ben düştüm,

Ne kadar bahtsızmışım,

Asker oğlana düştüm.

Entarinin yeşili,

Ben kaybettim eşimi,

Bu mendil senin olsun,

Sil gözünün yaşını.

Entarisi al basma,

Alıp duvara asma,

Sen benimsin ben senin,

Ellere kulak asma.

Entarisi filizi,

Kim bilir kalbimizi,

Esti bir ince rüzgâr,

Ayırdı ikimizi.

Entarisi dikleme,

Ufacık itekleme,

Benden sana fayda yok,

Boş kapı bekleme.

Erciyes’te duman var,

Pastırmada çemen var,

Hapsetmeyin evlere,

Kızlarda da bir can var.

Erciyes’ten su içtim,

Türkmen’inden kız seçtim,

İstedim vermediler,

Ordan gurbete göçtüm.

Erciyes’ten yel eser,

Buzu soluğum keser,

Babam da zalim çıktı,

Her gün bir dünür küser.

Eriğin çiçekleri,

Dalı yok budağı yok;

Ha bu deli gönlümün,

Senden geçeceği yok.

Eriğin dalı m’olur,

Azabın malı m’olur;

Cahil cahili sevmiş,

Onun günahı m’olur.

Erik altında durma,

Erik dalı sallanır;

Durma benim karşımda,

Başkası sevdalanır.

Erik dalı eğmeli,

Dibinde eğlenmeli,

Yazın çoban durmalı,

Kasımda evlenmeli.

Eriklerin çayırı,

Yana eğer başını,

Yârimin motoru var,

Çıkamıyor bayırı.

Erzincan servi direk,

Suyu nerden indirek,

Öyle bir ahbap yok ki,

Yâre selam gönderek.

Erzurum çift-minare,

Keklik konar kenara;

Ben kurban, canım kurban,

Ağzı Kur’anlı yâre.

Erzurum evrilesin,

Çark olup çevrilesin,

İçinden yârim çıksın.

Dibinden devrilesin.

Erzurum kavakları,

Dolar gider arkları

Don çalmış kırağ tutmuş,

O yârin yanakları.

Erzurum’a nar geldi.

Yüce dağa kar geldi.

İşittim yaz gelecek,

Bugün bana yâr geldi.

Erzurum’da bağ olmaz,

Kara salkım ağ olmaz,

Iraktan yâr sevenin,

Yüreğinde yağ olmaz.

Eskişehir yolunda,

İkidir hastane;

Yârden gelen mektubu,

Eğlendirme postane.

Esmere ağ yaraşır,

Sineme dağ yaraşır;

Baykuşa viraneler,

Bülbüle bağ yaraşır.

Estir kavağım estir,

Bu gün beylere destur,

Belindeki hançeri,

Tabutuma mıh kestir.

Eştim eştim kum çıktı,

Kumun altı su çıktı,

Akşam rüyada gördüm,

Beyaz gömleklim çıktı.

Ev ötene ev yaptım,

Çıktım üstüne baktım,

Yârim gelecek diye,

Çifte lambalar yaktım.

Evimiz direk ister,

Gemimiz kürek ister,

Uzaklardan yâr seven,

Demirden yürek ister.

Eviniz üstü fırın,

Bacası bağlı kurum,

Ben burada böyleyken,

Sen orda nasıl durun.

Evin önünde eşik,

Eşikte buldum beşlik,

Yolla oğlan dünürü,

Elden gidiyor gençlik.

Evinden uzak olma,

Düşmana konuk olma;

İşini kendin başar,

Kimseye de yük olma.

Evleri öte başta,

Kuşlar öter ağaçta

Seni sevdim seveli,

Aklım kalmadı başta.

Evleri sarı boya,

Gel yârim doya doya,

İç vereme tutuldum.

Gamıma koya koya.

Evleri var üst başta,

Kurudum dalda taşta,

Sen orda ben burada,

Akıl kalmadı başta

Evleri yapan usta,

Yeniden yıksın yapsın,

Pencere bırakmamış,

Delikanlılar baksın.

Evlerimiz alt başta,

Kunduram kaydı taşta,

A kız senin sevdanla,

Akıl kalmadı başta.

Evli evine,

Köylü köyüne,

Evi olmayan,

Sıçan deliğin.

Ey değirmen değirmen,

Issız yere durursun;

Ne mutlu gözlerine,

Ne güzeller görürsün.

Ey fındığım fındığım,

Dallarına konduğum.

Ben sevdim de el aldı,

Odur benim yandığım.

Ey kavalım kavalım,

Şimşirin dalı mısın;

Gel bakalım aynaya,

Benden sevdalı mısın?

Ey kız senin işlerin,

Başıma bela açtı,

Eski sevdam var idi,

Onu kim aldı kaçtı?

Ey puşular puşular,

El değmeden hışılar,

Ben sevdiğimi aldım.

Halt etmesin komşular.

Ey yaylalar yaylalar,

Çimen bağladınız mı?

Ben askere giderken,

Sizler ağladınız mı?

Ezme ile üzme ile,

Yâr bulunmaz gezme ile,

Kızlar eşsin mezarım,

Sapı kısa kazma ile.

 

F

Fabrikanın önünde,

Bir yığın kömür müsün?

Dolmakalem elinde,

Bankada müdür müsün?

Fasulye kaynatırım,

Toprak tenceresinde,

Ben yârimle konuştum,

Mutfak penceresinde.

Fatsa, Ünye, Terme’den,

Şu Çaltı’yı dönelim;

Samsun güzel şehirdir,

Bir ziyaret edelim.

Felek, ağıdan felek,

Ağu dağıtan felek,

Çöp derdim yuva yaptım.

Yuva dağıtan felek.

Felek vurdu taş ile,

Gözüm doldu yaş ile,

Yârim nere gideyim?

Bu sevdalı baş ile.

Fesleğeni biçerim,

Budur yolum geçerim,

Düşmüşüm hayırsıza,

Neyse yazım çekerim.

Fesleğenim saksıda,

Ağam gezer Aksu’da,

Ben ağamı beklerim,

Akşam ile yatsıda.

Fış fış kayıkçı,

Kayıkçının küreği,

Hop hop eder yüreği,

Kedi eti yerse,

Annem beni döverse,

Vay başıma,

Vay başıma…

Fış fış kayıkçı,

Kayıkçının küreği,

Hop hop eder yüreği,

Akşama fincan böreği,

Sabaha bayram çöreği.

Fış fış kayıkçı,

Kayıkçıya gidelim.

Kayığına binelim,

Denizlerde gezelim.

Balık gibi yüzelim.

Fış fış kayıkçı,

Kürekleri çekelim.

Dalgaları aşalım,

Akşam eve gidelim.

Balıkları yiyelim.

Fındık dalda sararmış.

Yaprakları kararmış.

Yârim beni kaybetmiş.

Bahçelerde ararmış.

Fındık fıstık olur mu?

Ateş yastık olur mu?

Sen orada ben burda,

Böyle dostluk olur mu?

Fındık içi işlerim,

Al yanaktan dişlerim.

Eğer benim olursan,

Saçların gümüşlerim.

Fındık zülüflerini,

Devşirdim elek elek,

O kırmızı basmadan,

Yapsan bana bir yelek.

Fırın üstünde fırın,

Durun ahbaplar durun,

Güzel yârim geliyor,

Altın sandalye kurun.

Fırın üstünde kürek,

Ne yanarsın be yürek,

Her bir şeye dayandın,

Buna da dayan yürek.

Fırında dolu hamur,

Körükle yanar kömür;

Muradımız tez olur,

Allah verirse ömür.

Ficek ficek fil ola,

İçi dolu gül ola,

Ficek söyleyenlerin,

Dileği kabul ola.

Filibe yollarına,

Vara gele yoruldum,

Anne beni evlendir,

Bir güzele vuruldum.

 

G

Garibim bu gülşende,

Baykuşlar ötüşende;

Gariplik ne çetinmiş,

Baş yastığa düşende.

Garibim bu vatanda,

Garip kuşlar ötende,

Gariplik o zamandır,

Baş yastığa yetende.

Garibim geldim size,

Gerip demeyin bize,

Garibin bir başı var,

O da kurbandır size.

Garibim yoktur arkam,

Kanadım yoktur kalkam,

Çıkayım dağ başına,

Vatana doğru bakam.

Garibim yoktur arkam,

Kanadım yoktur kalkam,

Mevlâ’m beni kuş etsin,

Dönem sılaya uçam.

Garibim yoktur arkam,

Kanadım yoktur kalkam;

Çıkayım Şeyh Maksut’a,

Urfa’ya doğru bakam.

Gece aya çıkmalı;

Çirkinlerden bıkmalı,

Kiraz dalı altında,

Güzellere bakmalı.

Gece çıktım dışarı.

Ayın peşinde yıldız,

Çıkmıyorsun aklımdan,

Ne gece, ne de gündüz.

Geceler ay ışığı,

Yok sözümün eksiği,

Mevlâ’m bir oğul versin,

Altın olsun beşiği.

Geceler geçti benden,

Aç gözüm doymaz senden;

Kâfir putundan dönmez,

Ben nasıl dönem senden?

Gel baştan başlayalım,

Bir diken aşlayalım,

Bu dikenin dibinde,

Yedi yıl kışlayalım.

Gel benim Gülizar’ım,

Sen söyle ben yazarım;

İki kaşın arası,

Olsun benim mezarım.

Gel gidelim sevdalım,

Bizim vatana kadar,

Yâr ben senden ayrılmam,

Dünya batana kadar.

Gel gidelim sevdiğim,

Bizim vatana kadar,

Ayrılmayalım yârim,

Dünya batana kadar.

Geldi bahar ayları,

Gül açıyor bağlarda;

Sen Leylâ, ben de Mecnun,

Buluşalım dağlarda.

Gelin geldi evimize,

Şenlik kurdu köyümüze,

Hoş geldin allı gelin,

Sefa geldin pullu gelin.

Gelin gelin getirin,

Geçin geçin oturun,

Burası hoca evi,

Ne yiyin ne götürün.

Geline bak geline,

Kına yakmış eline;

Gelin küsmüş gidiyor,

Babasının evine.

Geline bak geline,

Gelinin tellerine,

Ne mutlu bu geline,

Gider istediğine.

Geline bak geline,

Kına yakmış eline,

Yazık olmuş geline,

Düşmüş zalim eline.

Gelip geçtikten sonra,

Konup göçtükten sonra,

Destesi bir akçeye,

Vakti geçtikten sonra.

Geliyor mayıs ayı,

Toplayalım çayları,

Gidelim fabrikaya,

Alalım paraları.

Gemi geldi durdu mu?

İskeleye vurdu mu?

Söyle ey seher yeli,

Yâr hâlimi sordu mu?

Gemi gelir kaçarak,

Ateşini çakarak,

Annem beni vermezse,

Ben giderim kaçarak.

Gemi gelir Tuna’ya,

Tutulmuş fırtınaya;

Şimdiki zaman kızları,

Bozulmuş kaynanaya.

Gemi geliyor baştan,

Yelkenleri kumaştan,

Bir evlendim olmadı,

Evleneceğim baştan.

Gemi geliyor gemi,

Bacası ben olayım,

Güzel güzel kızların,

Kocası ben olayım.

Gemi geliyor gemi,

Ümit burnundan beri,

Ben yârimi görmedim.

Eylül ayından beri.

Gemi geliyor gemi,

Yüklediler pirinci,

Şu Trabzon içinde,

Benim yârim birinci.

Gemici başı mısın?

Cevahir taşır mısın?

Sana bir nişan versem,

Kalbinde taşır mısın?

Gemim deryada kaldı.

İşim feryada kaldı,

Öldüğüme gam yemem,

Hayıf yâr yâda kaldı.

Gerdanından aşağı,

Saçların düğüm düğüm;

Yüreğimde ev kurdum,

Sığar mısın sevdiğim?

Gergefte sırma mısın?

Kâbe’de hurma mısın?

Sen orda ben burada,

Ah çekip durma mısın?

Gıt gıt gıdaaak,

Gıt gıt gıdaaak,

Yumurtam sıcaaak,

İnanmazsan gel de bak.

Gide gide yoruldum,

Sular gibi duruldum,

Şu karşıki oğlanın,

Gözlerine vuruldum.

Giden ay tutulur mu?

Bala tuz katılır mı?

Bu güzel kadayıflar,

Kaymaksız satılır mı?

Giden oğlan bak beri,

Elinde mor mendili,

Sevdalandırdın beni,

Kiraz ayından beri.

Gidene bak gidene,

Güller sarmış dikene,

Mevlâ sabırlar versin.

Gizli sevda çekene.

Giderim dur diyen yok,

Kebap oldum yiyen yok,

Ayrılık gömleğini,

Benden başka giyen yok.

Giderim elinizden,

Kurtulsam dilinizden,

Yeşilbaş ördek olsam,

Su içmem gölünüzden.

Giderken bize uğra,

Kebabı köze doğra;

Benden başka seversen,

Dermansız derde uğra.

Gidersen gidişimdir,

Yolları görüşümdür;

Eğil gözlerin öpem,

Belki son görüşümdür.

Gidiyom gidemiyom,

Al yeşil giyemiyom,

Seni candan seviyom,

Yüzüne diyemiyom.

Girebim kavuniçi,

Bağladım bugün için,

Dostlarım düşman oldu,

Seni sevdiğim için.

Git gelemem işim var,

Gergefte nakışım var;

İyirmiden bir eksik,

On dokuz kardeşim var.

Git yârim küpe yaptır,

Ucuna elmas taktır,

Ben olmadık yerlerde,

Senin de işin yoktur.

Gitme yârim dağlara,

Gazel olur kurursun,

Verme beni ellere,

Sonra pişman olursun.

Gittim Arda boyunca,

Durdum testi dolunca;

Rodoplar’ı dolaştım,

Nazlı yâri bulunca.

Gittim soba yakmaya,

Yârim geldi bakmaya,

Yârimden mektup geldi.

Mecbur oldum kaçmaya.

Giy altınlı fesini,

Aç biraz kafesini;

Bir iki mâni söyle,

İşiteyim sesini.

Giydim çoraplarımı,

Bağladım bağlarını,

Eşimden ayrılalı,

Erittim yağlarımı.

Giymişsin yine alı,

Gel edalı edalı,

Düğünümüz yaklaştı,

Bugün günlerden salı.

Gökler bulutlu kaldı,

Kuşlar umutlu kaldı,

Anahtar yâr koynunda,

Gönlüm kilitli kaldı.

Gökler yere iner mi?

Yanan ateş söner mi?

Yüreğimi aşk sarmış,

Şerbet içsem söner mi?

Gökte yıldız bir sıra,

Yârim gider Mısır’a;

Yârim keklik ben şahin,

Giderim ardı sıra.

Gökte yıldız ellidir,

Ellisi da bellidir,

Yüz bin asker içinde,

Kara kaşlı benimdir.

Gökte yıldız ellidir,

Ellisi de bellidir,

Kara sevda çekenler,

Gözlerinden bellidir.

Gökte yıldız elliyle,

Köçek oynar ziliyle,

Ayağına taş batmış,

Siliyor mendiliyle.

Gökte yıldız sayılmaz,

Gül dikenden ayrılmaz;

Ilgın’ın kızlarının,

Sevgisine doyulmaz.

Gökte yıldızlar, altmış,

Kaşların keman çatmış.

Allah bizi topraktan,

Seni baldan yaratmış.

Gökyüzü mavi kaldı,

Kuş uçtu yavru kaldı,

Yârim anahtarı aldı,

Gönlüm kilitli kaldı.

Gönlüme yâr olasın,

Evime gül olasın,

Başkasını seversen,

Benden beter olasın.

Görele, Tirebolu,

Giresun’da konduğum,

Bulancak, Ordu bilir.

Kıymetini fındığın.

Görümcem baş belası,

Kaynana kazan karası,

Damadı sorarsan,

Baklavanın ortası.

Göver bostanım göver,

Su gelir bendi döver,

Küçükken yetim kaldım.

Her gelen beni döver.

Gözlerim sende Dursun,

Bakmasın, sende dursun;

Can bende karar etmez,

Al bari sende dursun.

Gözlerin mavi mine,

Vuruldum perçemine,

Aşkın beni çevirdi,

Aslı’nın Kerem’ine.

Gözüm yaşın sel ettin,

Çuha idim çul ettin;

Ey Tanrı’m bu ne iştir,

Beni kula kul ettin.

Gül ağacı değilem,

Her gelene eğilem;

Çek elini elimden,

Ben sevdiğin değilem.

Gül dalını eğer mi?

Ucu yere değer mi?

Sende gönlü olmayan,

Böyle boyun eğer mi?

Güle bindim gülmedim,

Gülden düştüm ölmedim.

Küçükken bir yâr sevdim.

Yâr kıymeti bilmedim.

Gül ektim evlek evlek,

Kondu bir kara leylek,

Kışı beraber ettik,

Yazın ayırdı felek.

Gül ektim ocak ocak,

Devşirdim kucak kucak,

Elin gülü kurumuş,

Senin ki de tomurcuk.

Güle naz güle naz,

Bülbül eder güle naz,

Gezdim hicran bağların,

Ağlayan çok gülen az.

Gülistanda gül gerek,

Her güle bülbül gerek;

Sencileyin güzele,

Bencileyin yâr gerek.

Güller açıyor güller,

Açmış da eğilmişler,

Yârim evlendi ama,

Hiç mesut değilmişler.

Güllerim kana benzer,

Gökyüzü sana benzer;

Güzel kızın mânisi,

Erimiş bala benzer.

Gül olayım der beni,

Kucağına ser beni,

Hasretinle ölürsem,

Kabul etmez yer beni.

Gül takınmış yakaya,

Bak yaptığı şakaya;

Beni bırakıp uçtu,

Kuş olup Ankara’ya.

Gülüm kurutmam seni,

Suda çürütmem seni,

Senelerce görmesem,

Yine unutmam seni.

Gül üşüdü gül üşüdü,

Kar yağdı gül üşüdü;

Beni dertlere salan,

O yârin gülüşüydü.

Gün batarken harmanda,

Çuvallar var her yanda,

Emmi sarmış tütünü,

Yorulmuştur herhâlde.

Gündöndü tarlalarda,

Merhamet ablalarda,

Köy yerine gidip de,

Sürünmem tarlalarda.

Güneş güneş gel,

Baban evinde toydur.

Dolme pilav boldur.

Yağ üstünde goldür.

Gere kızın at çaye,

Kırmızı kızın al de gel,

Mesh pabucun giy de gel,

Kehlan atan bin de gel.

Güneş vuruyor güneş,

Maçka yaylalarına,

Kızlar kalktı gidiyor,

Tütün yapraklarına.

Güneşten insan bezer.

Fındık içinde gezer.

Yaz günü akşamından,

Hafif bir meltem eser.

Gün kavuştu ırakta,

Gözüm karada akta,

Herkesin yâri geldi,

Benim yârim uzakta.

Güvercin havadadır,

El vurma yuvadadır,

Bir elim yâr elinde,

Bir elim duadadır.

Güvercinim uyur mu?

Çağırsam uyanır mı?

Yâr orada ben burda,

Buna can dayanır mı?

Güzel seven çok kızım,

Kalbe giren ok kızım;

Aşka sakın kapılma,

Onun sonu yok kızım.

 

H

Ha bu akşam burada,

Yaprak salınmayacak,

Şaka maka diyoruz,

Kimse darılmayacak.

Ha burası neresi,

Maçka diyorlar, Maçka;

Yıprandıysa şalvarın,

Alırım sana başka.

Ha burdan Antakya’ya,

Köprü olsa kudretten,

Kavuşsak birbirine,

Kurtulurduk bu dertten.

Ha erdesin erdesin,

Hangi camda perdesin?

Seven sabahtan gelir.

Öğlen oldu nerdesin?

Haçan tuttum elini,

Eli yumuşak idi;

O da dedi kalbinden,

Ne güzel uşak idi.

Halayda gördüm seni,

Boyundan bildim seni,

Sen benim nasibimsin,

Ellere vermem seni.

Halep’ten çıktım yayan,

Mendilim dolu payam;

Ben sevdim eller aldı,

Dayan yüreğim dayan.

Halı dokurum halı,

Bitmiyor gâvur malı,

Şu halılar çıkalı,

Kızların benzi sarı.

Halılara Horasan,

Ara beni bulasın;

Gündüz hayalini kur,

Gece rüya göresin

Halıyı kestim saçak,

Üstüne koydum bıçak,

Çıkmaz olsun bu halı,

Kızlar verem olacak.

Hamsi koydum tavaya,

Başladı oynamaya;

Geldim baktım hamsi yok,

Başladım ağlamaya.

Hamsiyi koydum ta ta tavaya,

Fırladı gitti ha ha havaya,

Hamsinin gözleri ışıl ışıl,

Geceleri uyuyor mışıl mışıl.

Harmanda yığın yığın,

Güneş dostu fındığın,

Çalışır çoluk çocuk,

Sesi ninni tırmığın.

Harmanı yuvarladım,

Samanı çuvalladım,

Kara gözlü abimi,

Allah’a ısmarladım.

Harmanlardan geçiver,

Ata yonca biçiver,

İki tane yâr olmaz,

Birinden vazgeçiver.

Harput dört dağ içinde,

Gülü çardağ içinde,

Harput’u Hak saklasın,

Bir yârim var içinde.

Hasköy’ün işlerini,

Gazeteye döşedim,

Yârim okusun diye,

Dört yıl yalnız işledim.

Hastayım hasta,

Canım ister pasta,

Kalk gidelim dansa,

Orda yersin pasta

Hava bulut Kars ayaz;

Gelir m’ola Kars’a yaz,

Kâtip kurban olayım,

Benim hâlim Kars’a yaz.

Havada bulut,

Sen bunu unut,

Veren Türk.

Vermeyen gavur.

Hava serin su serin,

Bardak saklar su serin,

Ben o yâre ne yaptım?

Dolanır serin serin.

Havada kar sesi var,

Başında mor fesi var;

Açın bakın konağı,

İçinde yâr sesi var.

Havalarda kelebek,

Kanadı benek benek,

Beni yârdan ayıran,

Kalbur satsın hem elek.

Havalarda kırlangıç,

Kanadı ayrıç ayrıç,

Beni yârdan ayıran,

Kan kussun avuç avuç.

Havalarda tayyare,

Selam söyleyin yâre;

Ben kendime yâr buldum,

Baksın başına çâre

Havuz başı su başı,

Ben istemem onbaşı,

Olursa çavuş olsun,

Dosta düşmana karşı

Havuzum dört köşeli,

İçi mermer döşeli,

Sararıp soluyorum,

Ben bu aşka düşeli

Havza yolu briket taş,

Dilim kuru gözüm yaş,

Nasıl kavuşacağız?

Fidan boylu arkadaş.

Hay uluma uluma,

Peynir koydum tuluma;

Söylersen mâni söyle,

Köpek gibi uluma

Haydin gidelim kızlar,

Şu Bafra’ya tütüne,

Bu sevda nasıl sevda,

Yandık bütün bütüne

Helkesi boş geliyor,

Sesi de hoş geliyor,

Seni zalimin kızı,

Gözün taşı deliyor

Hereke fabrikası,

Her kumaştan dokuyor;

Benim sevdiğim oğlan,

Fakültede okuyor.

Hereke’dir köyünüz,

Buz gibidir suyunuz,

Köyünüzü beğendim,

Yok mu bekâr kızınız?

Herkes evine,

Sıçan deliğine.

Hey bir ince bir ince,

Kaşık saldım pirince,

Bir incecik ter bürür,

Yâr kapıdan girince.

Hey dayı, kara dayı,

Sakalın tara dayı,

Karın kaybolmuş gitmiş.

Çıra yak ara dayı.

Hey karayı, karayı,

Süpürelim sarayı;

Sen al giyin, men yeşil,

Düşman giysin karayı.

Hiç su olur akmaz mı,

Ateş olur yakmaz mı?

Tutalım sultan oldun.

Sultan kula bakmaz mı?

Hoş gelmişsin misafir,

Oturtacak yerim yok.

Sana kahve yapayım.

Cezvem yok, şekerim yok.

 

I

Irafa fincan koydum,

İçine mercan koydum.

Dediler yâr geliyor,

Yoluna bir can koydum.

Irafdaki siniler,

El değmeden iniler;

Gurbette yâri olanın,

Sağ kulağı çınılar.

Iraftaki siniler,

El vurdukça iniler,

Köyümde bir yiğit var,

Haftada yâr yeniler.

Irmak kenarı şıvgın,

Üç oğlan bana vurgun;

İkisi şöyle böyle,

Biri boyuma uygun.

Irmak kumsuz kalır mı?

Dibi susuz kalır mı?

Senin gibi güzelin,

Gönlü yârsiz kalır mı?

Irmaktan geçemedim,

Az doldur içemedim,

Üç beş dostu görünce,

Yazmadan edemedim.

Isparta’nın gülüyüm,

İzmir’in bülbülüyüm,

Çiçeklerin içinde,

Yârimin sümbülüyüm.

 

İ

İbrişim örmüyorlar,

Sevmişim vermiyorlar;

Tanrı’nın zalimleri,

Münasip görmüyorlar.

İçeride ara kapı,

Sürmesi çavdar sapı,

İkimizi ayıran,

Dilensin kapı kapı.

İğne battı,

Canımı yaktı,

Tombul kuş,

Arabaya koş,

Arabanın tekeri,

İstanbul’un şekeri,

Hop hop,

Altın top,

Bundan başka,

Oyun yok.

İğne düştü yerlere,

Alsam mı almasam mı?

Şu vefasız yârime,

Varsam mı varmasam mı?

İğne soktum söğüde,

Yârim gelmez öğüde,

Altın beşik yaptırdım,

Karnındaki bebeğe.

İğnem düştü bakarım,

Çok hastayım yatarım,

Karamanlı yâr gelmiş,

Ölü olsam kalkarım

İki çeşme yan yana,

Su içsem kana kana,

Bana adresini ver,

Mektup yazayım sana

İki çeşme yan yana,

Su içtim kana kana,

Seni doğuran ana,

Olsun bana kaynana.

İki dere arası,

Buldum altın parası,

Davullarla düğün var.

İki bayram arası.

İki tabak balım var,

Biri yense biri var,

İki tane yârim var,

Biri ölse biri var.

İlistir’den tuz alma,

Karşı köyden kız alma;

Karşı köyün kızları,

Seferberlikten kalma.

İn dereye dereye,

Dere kumun bu mudur?

Yazık yârim şanına,

Verdiğin söz bu mudur?

İn dereye dereye,

Dere sana ırak mı?

Her gün her gün tarlaya,

Sen babana çırak mı?

İn dereye dereye,

İnemeyenler de var,

Yârimle ikimizi,

Çekemeyenler de var..

İn dereye dereye,

Mile sarılıyorsun,

Ettin kendi kendine,

Kime darılıyorsun?

İn dereye saz kopar.

Koparırsan az kopar.

Benim bir sevdiğim var.

Bana güler, göz kırpar.

İnce boncuk dizelim.

Ben ablamdan güzelim.

Ablamdan güzel değilsem.

Başımı alır giderim.

İncecik yağmur çiler,

Yârim camları siler,

Yârim beni görünce,

Şapka altından güler.

İnci dizdim diziyle,

Kimler görmüş gözüyle,

Ben yârden vazgeçemem.

Bir kıskancın sözüyle.

İnci serdim güneşe,

Bakan gözler kamaşa,

Elin yâri gül ise,

Benimkisi menekşe.

İnci serdim güneşe,

Gören gözler kamaşa;

Sen bir demet gül isen,

Ben de bir top menekşe.

İnci serdim hasıra,

Mektup gitmez Mısır’a,

Demirden çarık giyip,

Gideyim ardı sıra.

İnciyim üzülmüşüm,

Yakana dizilmişim;

İster al ister alma,

Alnına yazılmışım.

İndim bahçeye durdum,

Dokuz tane kız gördüm,

Dokuzunun içinde,

Pembeliye vuruldum.

İndim dereden düze,

Su çiledim nergise;

Yedi yıl sevda çektim,

Güvem gözlü bir kıza.

İndim dereye durdum.

Bir çift güvercin vurdum.

Bir vefasız uğruna,

On beş altın bozdurdum.

İndim kuyu dibine,

Baktım suyun rengine,

Gece gündüz ağlarım,

Düşemedim dengime.

İneceğim dereye,

Kuma sarılacağım.

Ettim kendi kendime,

Kime darılacağım?

İnelim derelerin,

Kumunu taşıyalım.

Evlenmekten iyidir.

Sevdalı yaşayalım.

İnleyim dinle gönül,

Dinleyim inle gönül,

İmil imil yanalım,

Senin derdinle gönül.

İp attım ucu kaldı.

Ocakta saçı kaldı.

Ben büyüttüm el aldı.

Yürekte acı kaldı.

İp attım ucu kaldı.

Tarakta gücü kaldı.

Ben sevdim eller aldı.

Yürekte acı kaldı.

İpek mendil katarım.

Kalpten kalbe atlarım.

Bana bir muska yazın,

Kem gözlerden çatlarım.

İpliğin kör düğümü,

İsterler öldüğümü,

Bir kerecik olsaydı,

Görseydim güldüğünü.

İplik sardım arşına,

Yâr dayanmaz aşkıma,

Kara gözlü yârimi,

Şimdi aldım karşıma.

İplik serdim sergene,

Gönül verdim ergene,

Niye gönül verirsin?

Kendini bilmeyene.

İreyhan tutam tutam,

Altın atam gül tutam;

Sevdiğimi versinler,

Atmış gün oruç tutam.

İskeçe’nin odunu,

Yakan bilir tadını,

İskeçe’den kız alan,

Hanım koysun adını.

İstanbul yaza benzer,

Çil ördek kıza benzer;

Yârimin yanakları,

Taze kiraza benzer.

İstanbul yolu dardır.

Mektubun dili vardır.

Durmayasın gelesin,

Dünyada ölüm vardır.

İstanbul’a giderken,

Sol taraf hastane,

Yârimin mektubunu,

Eğlendirme postane.

İstanbul’da bir oda,

Ay giriyor buluta;

Ben böyle yâri n’idem,

Gide beni unuta.

İstanbul’u gösteren,

Köprüsüdür köprüsü;

Oradan taksim olur,

Güzellerin hepisi.

İstanbul’un denizi,

Yeşil asma filizi;

Kör olsun düşmanımız,

Ayırdı ikimizi.

İşte ben gidiyorum,

Kuram çıktı Yemen’e,

Sağ taraftan vuruldum,

Kanım aktı çimene.

İşte ben gidiyorum,

Ya İstanbul ya Tonya,

Sevdim de alamadım,

Ey gidi yalan dünya.

İşte geldim Mardin’den,

Dolandım köşk ardından;

Duramadım a Zühre’m,

Ben de senin derdinden.

İyi bu sene püsler,

Bahçeyi emek süsler,

Fındığa on ay kaldı.

Yine gülecek yüzler.

 

K

Kadife yastık yüzü,

Ne sanırsınız bizi;

Sevdasız oturmuştuk,

Sevda bürüdü bizi.

Kadifeden kesesi,

Kahveden gelir sesi,

Oturmuş kumar oynar,

Ciğerimin köşesi.

Kahve piştiği yerde,

Telve taştığı yerde,

Güzel çirkin bakılmaz,

Gönül düştüğü yerde.

Kahve Yemen’den gelir,

Bülbül çemenden gelir,

Ak topuk beyaz gerdan,

Her gün hamamdan gelir.

Kahveciyim ezelden,

Gönlüm geçmez güzelden;

Gönlünün gözü çıksın,

Sevmeseydim ezelden.

Kahvenin ardı meşe,

Gün aşa gölge düşe;

Yârimden ayıranın,

Evine şivan düşe.

Kahveyi pişiririm,

Korkarım taşırırım,

Yâr fikrime düşerse,

Aklımı şaşırırım.

Kâkülü koy kâğıda,

Belki gamım dağıta,

Sen beni koydun gittin,

Ben kalmışım kaygıda.

Kala boynunda kala,

Kardeş boynunda vala,

Bu ağırlığı çıkaranın,

Eli koynunda kala.

Kale başında tandır,

Yandır Allah’ım yandır,

Beni güvercin eyle,

Yârin evine kondur.

Kale kaleye bakar,

Kaleden sular akar,

Mestanlı’nın kızları,

Yaman bakar can yakar.

Kale kaleye karşı,

Kalenin içi çarşı,

Bir tomurcuk gül olsam,

Açılsam yâre karşı.

Kaleden atın beni,

Kızlara katın beni,

Göle’nin buğdayıyım,

Pahalı satın beni.

Kaleden iniş m’olur,

Ham demir gümüş m’olur;

Akşamdan söz verip de,

Sabahtan dönüş m’olur.

Kaleden iniyorum,

Çağırsan dönüyorum,

Derdimden kibrit oldum.

Üfürsen yanıyorum.

Kalenin ardı Keşan,

Al çevrem sana nişan,

Gurbet ele gidersen,

Al da beline kuşan.

Kalenin ardı pınar,

Elimi soksam donar;

Sevdim de alamadım,

Yüreğim ona yanar.

Kamayı vurdum yere,

İnlesin kanlı dere;

Gözüm çapkın alışmış,

Bakıyor güzellere.

Kamyon geliyor kamyon,

Taksilerin izinden,

Babamdan dayak yedim,

Oğlan senin yüzünden.

Kanara’nın köprüsü,

Hafif sallar adamı,

Kanara’nın kızları,

İpsiz bağlar adamı.

Kapıları aynalı,

Şu oğlana varmalı,

Oğlan çok güzel amma,

Anası olmamalı.

Kapısı kanatlıya,

Ben gitmem kır atlıya,

Allah yazarsa yazsın,

Boynu kravatlıya.

Kara erik çağala,

Ye ki yaran sağala,

Hangi kitap yazıyor,

Ben sevem eller ala.

Kara erik kararsın,

Annem beni arasın,

Elkızının lafıyla,

Oturup ağlamasın.

Kara gözlük takarsın,

Sen güzele bakarsın,

Güzel sana bakınca,

Bir çapkınlık yaparsın.

Kara kara böcekler,

Duvarı delecekler,

İstemediğim yere,

Zorla mı verecekler

Kara kara bulutlar,

İçinden hap yuttular,

Deli gibi severdim,

Buz gibi soğuttular

Kara kara kazanlar,

Kara yazı yazanlar,

Cennet yüzü görmesin,

Aramızı bozanlar

Kara kiraz dibinde,

Kavl ü karar bağladık;

Ayrılıp da giderken,

İkimiz de ağladık.

Kara koyun kuzular,

Boynuzları yazılar,

Bekletmeyin ağalar,

Ayaklarım sızılar.

Kara kuş olmadın mı?

Dallara konmadın mı?

Şebek yüzlü kaynanam,

Sen gelin olmadın mı?

Kara şapkalı çoban,

Nereye konar oban,

Ben sana varacağım,

Dünür yollasın baban.

Kara tavuk tepeli,

Kulakları küpeli,

Boşuna beklemeyin,

Gelebilmem şüpheli.

Kara tren ak tren,

Askerleri say tren,

Benim yârim kırk beşli,

Postasıyla say tren.

Karadır kaşın ördek,

Yeşildir başın ördek,

Her vakit çift gezerdin,

Hanidir eşin ördek.

Karadır kaşın ördek,

Yeşildir başın ördek,

Çift gittin tek gelirsin,

Hani ya eşin ördek

Karahamza çeşmesi,

Ne hoş olur içmesi,

Karahamza köyünde,

Hoştur dalga geçmesi.

Karahamza köyümüz,

Zemzem akar, suyumuz,

Sevip sevip ayrılmak,

Yoktur öyle huyumuz.

Karahamza yoluna,

Dikili taş olayım,

Yârin arabasına,

Direksiyon olayım.

Karahıdır yolları,

Dönümlüdür dönümlü,

Herkes alsın yârini,

Fani dünya ölümlü.

Karakoç’tur köyümüz,

Zemzem gibi suyumuz,

Sevip sevip ayrılmak,

Yoktur öyle huyumuz.

Karaman’ın koyunu,

Sonra çıkar oyunu,

Haddini bilmeyenin,

Arşınlarlar boyunu.

Karanfil deste deste,

Beni babamdan iste;

Eğer babam vermezse,

Yalvar Mevlâ’mdan iste.

Karanfil eker misin?

Bal ile şeker misin?

Yaktın beni dünyada,

Ahrette çeker misin?

Karanfil ekme yârim,

Boynunu bükme yârim,

Ben seninim sen benim,

Hiç merak etme yârim.

Karanfil oymak oymak,

Olur mu yâre doymak,

Yâre doydum diyenin,

Caizdir boynun vurmak.

Karanfili budayım,

Sen çiğne ben yutayım,

Senin tatlı sözünü,

Ben nasıl unutayım.

Karanfili ekemedim,

Suyunu dökemedim,

Yârimden ayırdılar,

Yüzünü göremedim.

Karanfil kurutmadım.

Yâr seni unutmadım.

Hatırın saydım da,

Üstüne yâr tutmadım.

Karanfil oylum oylum,

Geliyor servi boylum,

Servi boylum gelince,

Şen olur deli gönlüm.

Karanfili tak da gel,

Nazlı nazlı bak da gel,

Her gönülde yerin var,

Sular gibi ak da gel.

Karanfilim ek beni,

Saksılara dik beni,

Allı morlu açarsam,

Al, göğsüne tak beni.

Karanfilim ek beni,

Saksılara dik beni;

Eğer katmer açarsa,

Top zülfüne tak beni.

Karanfilim ek beni,

Sulu yere dik beni,

Eğer çiçek vermezsem,

Kazma ile sök beni.

Karanfilim ez beni,

Hamaile yaz beni;

Eğer benden dönersen,

Hamail çarpsın seni.

Karanfilim gülüm yok.

Bülbül oldum dilim yok.

Yârimden ayrılalı,

Ağlamadık günüm yok.

Karanfilim mor açar,

O pembeye döner mi?

Baştan beni yaktın yâr,

Yanan ateş söner mi?

Karanfilim mor bana,

Neden baktın hor bana,

Dediklerinden utan,

Bulunmaz mı yâr bana?

Karanfilim üç çatal,

Üçü de ayrı açar;

Şu Tekirdağ kızları,

Alır bohçayı kaçar.

Karanfilin filfili,

Nerden aldın bu dili,

Bu dil buranın değil,

İstanbul’un bülbülü.

Karanfilin filizi,

Kim bilir kalbimizi,

Esti bir hafif rüzgâr,

Ayırdı ikimizi.

Karanfilsin açarsın,

Açılmaya korkarsın;

Deseler yâr geliyor,

Hasta iken kalkarsın.

Karanfilsin tarçınsın,

Ne bu kadar hırçınsın,

Ne büyüksün ne küçük,

Tamam, benim harcımsın.

Kardeş benim neliğim,

Göğsümde iğneliğim,

Göçende göçüm kardeş,

Duranda gölgeliğim.

Kardeşim karlı taşım.

Kardeşe kurban başım.

Derdini bacın çeksin.

Vay demesin kardeşim.

Kardeşimin boynunda,

İki beşi bir yerde;

Gel kardeşim gidelim,

Bayramımız bir yerde

Kardeşin bacısı var.

Yürekte acısı var.

Kardeş ile bacının,

Ne hoş gelecesi var.

Karga karga “gak” dedi,

“Çık şu dala bak” dedi,

Çıktım baktım o dala,

Bu karga ne budala,

Karga fındık getirdi.

Fare yedi bitirdi.

Onu tuttu bir kedi,

‘Miyav’ dedi, ‘av’ dedi.

Karpuz kestim kan gibi,

Uzadı urgan gibi,

Yarımca’nın kızları,

Kınalı kurban gibi.

Karpuz kestim yiyen yok,

Ağızım yandı diyen yok,

Sevdiğime kavuştum,

Gözün aydın diyen yok.

Karpuz kestim yiyen yok,

Hâlin nedir diyen yok,

Bu sabah yâri gördüm,

Günün aydın diyen yok.

Karşı bağın üzümü,

Gelin kırma sözümü,

Utandım diyemiyom,

Bir öpeyim yüzünü.

Karşı dağda talan var,

Beni derde salan var;

Çek bayraktar bayrağı,

Gözü yolda kalan var.

Karşı dağı gün çaldı.

Yüksek gönlüm alçaldı.

Ben böyle oldum diye,

Hep düşmanlar el çaldı.

Karşıda ala inek,

Tüyleri benek benek,

Boğazımdan geçmiyor,

Yârsız yediğim yemek.

Karşıda gördüm seni,

Gül ile derdim seni,

Gözüme güvenmezken,

Yâdlara verdim seni.

Karşıda kaba yıldız,

Kuyruğu ucu kunduz,

Seni benden ayıran,

Dilensin gece gündüz.

Karşıda kara erik,

Dallarını eğerik;

Bize Harputlu derler.

Ölene dek severik.

Karşıda kara kedi,

Ağzında leylek eti,

O yâr benim olmazsa,

Yıkarım memleketi

Karşıda kara yılan,

Kaşları divan divan;

Beni yârden ayıran,

Ne din bulsun ne iman.

Karşıda koyun kuzu,

Kırılmıştır boynuzu;

Benim bir sevdiğim var,

İstanbul’un yıldızı.

Karşıda koyun kuzu,

Kıvıl kıvıl boynuzu;

Paraya tamah etmen,

Dengine verin kızı.

Karşıda kuş idim yâr,

Aç koynun üşüdüm yâr,

Ben can deyim sen can de,

Tek sesin işitim yâr.

Karşıda medreseler,

Yârin geldi deseler;

Bir kuş kadar canım var,

Verirdim isteseler.

Karşıda motoru var,

Üstünde doktoru var;

Gideceğim oğlanın,

Ferguson motoru var.

Karşıda mum ağacı,

Bir evde iki bacı,

Büyüğü şöyle böyle,

Küçüğü can ilacı.

Karşıda yeni yapı,

Beş pencere beş kapı,

Beni yârden ayıran,

Dilensin kapı kapı.

Karşıdaki gök ekin,

Aldırdım elimdekini,

Her soran benzim sorar,

Sormazlar kalbimdekini?

Karşıdan atlı geçti,

Nalı parlattı geçti;

Ellere selam verdi,

Bizi ağlattı geçti.

Karşıdan gelen atlı,

Altında kilim katlı,

Anam babam hoş olsun,

Yârim hepsinden tatlı.

Karşıdan görünürsün,

Çarşafa bürünürsün,

İpek çarşaf içinde,

Ne güzel görünürsün.

Karşıdan ünlüyorlar,

Patlıcan belliyorlar,

Bu köy nasıl köy imiş,

Varmadan övüyorlar.

Kar yağar ipek gibi,

Savrulur kepek gibi,

Beni sana vermezler,

Dolanma köpek gibi

Kar yağar kürek ister,

Evimiz direk ister;

Abim kaldı gurbette,

Mevlâ’mdan sabır ister.

Kar yağdı gül üşüdü,

Dalda bülbül üşüdü,

Bir güldün aklım aldın.

O nasıl gülüş idi?

Kar yağıyor.

Karga bağırıyor.

Anan çörek pişirmiş,

Seni çağırıyor.

Karyolanın yayları,

Ben beklerim ayları,

Yârim gelecek diye,

Yapıyorum çayları.

Kasabaya giderken,

Karahamza korusu,

Yârim sana gidecem,

Budur işin doğrusu.

Kasabaya varan ben,

Dolmakalem alan ben;

Rüştiye’nin içinde,

Birincilik alan ben.

Kasabın satırı var,

Yanında yatırı var,

Ben kasap olmazdım ya,

Paranın hatırı var.

Kasatura çelikten,

Nam almışım felekten,

Türk askeri korkar mı?

Vatan için ölmekten.

Kaşığım kaşıktır,

Yağlı pilava âşıktır,

Yahni görse kırıtır,

Dolmayı görse sırıtır,

Hoşafı görse ayılır,

Zerdeyi görse bayılır.

Kaşından kirpiğinden,

Doymadım beyim senden,

Yağmur yağar yer doymaz,

Ben nasıl doyum senden.

Kaşını eğdiriyor,

Kirpiğe değdiriyor,

Çok güzel değil ama,

Kendini sevdiriyor.

Kaşların çaktır oğlan,

Kirpiğin oktur oğlan,

Çoktan seni severim,

Haberin yoktur oğlan.

Kaşların kalem işi,

Gözlerin zümrüt taşı,

Din ayrı kâfir etmez,

Senin ettiğin işi.

Kaşıklıkta kaşığız.

Biz yârimle âşığız.

Kimseler ayıramaz.

Saç gibi dolaşığız.

Kaşların karasına,

Mil çekmiş arasına,

Yâri ilaç diyorlar,

Kalbimin yarasına.

Kavak kavaktan uzun,

Kavakta olmaz üzüm,

Alma ecel ebemi,

O benim iki gözüm.

Kavak senden uzun yok.

Dallarında üzüm yok.

O yâr küsmüş gidiyor.

Döndürmeye yüzüm yok.

Kavak yelleri eser,

Dost ile düşman ne der,

Ya evet ya hayır de,

Kararını çabuk ver.

Kaya dibi Horasan,

Yârimin adı Hasan,

Onu bana verseler,

Yok olur cümle tasam.

Kaya dibi kar imiş,

Yağmış yağmış erimiş,

Otuz iki meyvenin,

En tatlısı yâr imiş.

Kaya dibi saz olur,

Gül açılır saz olur,

Ben yârime gül demem,

Gülün ömrü az olur.

Kayadan indirmişler,

Trene bindirmişler,

Kara saçlı yârimi,

Gurbete göndermişler.

Kayadan öküz bakar,

Öküzün alnı sakar,

Delikanlı dururken,

Sakallıya kim bakar?

Kayalar buz bağladı,

Avcılar iz bağladı,

Beni bir gelin vurdu,

Yaramı kız bağladı.

Kayalar karda kaldı,

Bülbüller zarda kaldı,

Gönlüm kapısı kitli,

Anahtar yârde kaldı.

Kayalar kertilmesin,

Yemenim yırtılmasın;

Beni yârden edenler,

Can verip kurtulmasın.

Kayalar yarılmasın,

Yâr bana darılmasın,

Yâr bana darılıp da,

Ellere sarılmasın.

Kayığımın sereni,

Duyamadım geleni;

Acep nereye zorlar,

Sevdalıktan öleni.

Kaynanayı n’etmeli,

Kaynar suya atmalı,

Aman yandım dedikçe,

Altına odun çatmalı.

Kebabı köz öldürür,

Ateşi su söndürür,

Yiğidi kılıç kesmez,

Bir acı söz öldürür.

Kekliğim seker ağlar,

Tüyünü döker ağlar,

Anasız gelin olan,

İçini çeker ağlar.

Kekliğimi vurdular.

Kanadını kırdılar.

Daha ben ne idim ki?

Yârimden ayırdılar.

Keklik taşta ne gezer?

Kalem kaşta ne gezer?

Meyil vermiş güzele,

Akıl başta ne gezer.

Kemah’ın üstü kaya,

Kızları benzer aya;

Kemah’tan kız alanın,

Emeği gitmez zaya.

Kemençemin başına,

Vururum tırak tırak,

Ben babamı bıraktım,

Sen de anneni bırak.

Kemençemin üstüne,

Oynar parmakçıklarım,

Ne oldu sana yârim,

Soldu yanakçıkların.

Kemençenin üstüne,

Yayı sürerim yayı,

Kız sana vurulalı,

Kayıp ettim dünyayı.

Kemer ağır kalkmıyor.

Yâr yüzüme bakmıyor.

Dün gelmiş bugün gider.

Hiç Allah’tan korkmuyor.

Keşan’a gider iken,

Kuş konmuş serenlere;

Bir daha gönül vermem,

İki yâr sevenlere.

Keşkeği ver fırına,

Pişiversin yarına,

Yalnız yeme sevdiğim,

Haber sal dostlarına.

Keten bezim filfili,

Kimden aldın bu dili,

Bu dil buranın değil,

Sandım Bursa bülbülü.

Keten gömlek beden dar,

Beni koyup giden yâr,

Sen bana kıymaz idin,

Sana bir öğreten var.

Keten gömlek dört enden,

Ne tez usandın benden,

Usanacağın bilsem,

Alırdım gönlüm senden.

Keten gömlek sekiz kat,

Dördün giy dördünü sat,

Başka bir yâr seversen,

Kalkmaz döşeklerde yat.

Keteni bez edeyim,

Hangi yol gözeteyim,

Kara gözlü yârimi,

Kimlere benzeteyim?

Ketenim var tarakta,

Bir yâr sevdim ırakta,

Varsın ırakta olsun.

Sevgisi var yürekte.

Kına yakmış eline,

Şal kuşanmış beline;

Ağlamak yakışır mı?

Senin gibi geline.

Kır beygir yoldan gelir,

Yükü Burgaz’dan gelir,

Askerde hasta olan,

Dermanı kızdan gelir.

Kırcali’nin reisi,

Mastanlı’dan mal çeker;

Madem bende gönlün var,

Yolla kıymetli şeker.

Kırcali’de üç doktor,

Derdime derman yoktur;

Sevdadan ölenlere,

Dünyada ilâç yoktur.

Kırcali’nin arası,

Mestanlı’nın karası,

Babamın kesesinde,

Sayılıdır parası.

Kırklar’dan yumak aldım,

İkisi Örenbayan,

Sen değil miydin yârim,

Akşam bana yalvaran?

Kırklareli Camisi,

Yanıyor minaresi,

Anne sevdiğim ölmüş,

Geçiyor cenazesi.

Kırlarda altın seren,

Sen ol çiçeği deren,

Yârim karşına çıkar.

Sana kalbini veren.

Kırmızı gül kalburda,

Çok şey var bu sabırda,

İkimiz bir gün ölsek,

Koysalar bir tabuda.

Kırmızı taksi geliyor,

Dağlara taşı doluyor,

Gelin oluyor ablam,

Sıra bana geliyor.

Kırmızıyım ez beni,

Altın tasa süz beni;

Sen divit ol ben kalem,

Ak gerdana yaz beni.

Kış gününde kar tatlı,

Yaz gününde nar tatlı;

Karla nar şöyle dursun,

İkisinden yâr tatlı.

Kız saçların örmezler,

Seni bana vermezler,

Gel ikimiz gidelim,

Annen baban duymazlar.

Kız sana demedim mi?

Çıkma o ağaçlara,

Düşer sakatlanırsın,

Yazık olur saçlara.

Kızılcıklar oldu mu?

Selelere doldu mu?

Yolladığım pabuçlar,

Ayağına oldu mu?

Kızım kınan kutlu olsun,

Burda dilin tatlı olsun,

Çağırın anasını,

Kızını, gelin görsün.

Kızın adı Melek’tir,

Elbisesi yelektir;

Yakasına gül takmış.

Seviyorum demektir.

Kiğı aldır alınmaz,

Dibi saldır delinmez;

Kiğı’nın dilberleri,

Hiç bir yerde bulunmaz.

Kiraz dalı eğmeyim.

Tellerine değmeyim.

Ahdim olsun bir daha,

Osman adlı sevmeyim.

Kiraz koydum sepete,

Yâr oturur tepede,

Öyle bir yâr sevdim ki,

Şan verir memlekete.

Kirazımız dal bastı,

Dalları kiraz bastı,

Delikanlı söz etti,

Kızlar yüzünü astı.

Kiremitte gezersin,

İnci boncuk dizersin,

Alınmasın güzeller,

Sen hepsinden güzelsin.

Kolundaki saati,

Sen kurma ben kurayım,

Haftalar yedi sekiz,

Ya ben nasıl durayım.

Kolundaki saati,

Sen kurma ben kurayım,

Lacivert elbisene,

Ütüyü ben vurayım.

Komşu, komşu!

Hu huuu!

Oğlun geldi mi?

Geldi.

Ne getirdi?

İnci boncuk.

Kime kime?

Sana bana.

Daha kime?

Kara kediye.

Kara kedi nerde?

Ağaca çıktı.

Ağaç nerde?

Balta kesti.

Balta nerde?

Suya düştü.

Su nerde?

İnek içti.

İnek nerde?

Dağa kaçtı.

Dağ nerde?

Yandı bitti,

Kül oldu…

Komşu komşu huu…

Sırtındaki ne?

Arpa.

Kaça sattın?

Kırka.

Eve ne aldın?

Hırka.

Çocuğa ne aldın?

Halka.

Kovanlı kavakları,

Tellidir yaprakları;

Uzaktaki yârimin,

Çınlasın kulakları.

Koydum güğümü suya,

Aka aka su dolsun;

Tutuldum sevdalara,

Allah yardımcım olsun.

Koyun kuzulayanda,

Yara sızılayanda;

Ben seni nerde bulam,

Gönlüm arzulayanda.

Koyunum Arap gibi,

Üzümüm şarap gibi,

Yâri olmayan evin,

Hâlleri harap gibi.

Koyunlarım sayada,

Saya Harmankaya’da;

Alacaksan al yârim,

Ölüm var bu dünyada.

Koyunum var Karaman,

Kaybolursa araman,

Ben bir rençper kızıyım,

Şehirliye yaramam.

Koza yapraksız olmaz.

Dibi topraksız olmaz.

Sevda çeken kimsenin,

Cebi mektupsuz olmaz.

Kömür taştan karadır.

Kalem kaştan karadır.

Bu benim kara bahtım.

Zaten baştan karadır.

Köprü altında pıtrak,

Minder serdim oturak;

Hoca gözün kör olsun,

Kes nikâhı kurtulak.

Köprü başında çiçek,

Çiçekler biçilecek,

Ben bir çeşme yaptırdım,

Sevdalılar içecek.

Köprü başında diken,

Yaktın beni gül iken;

Allah da seni yaksın,

Üç günlük gelin iken.

Köprüden geçemedim,

Az doldur içemedim,

Sen benden vazgeçtiysen,

Ben senden geçemedim.

Köprüden geçemedim,

Köprü salladı beni;

Benim hiç günahım yok,

Annem vermedi beni.

Köprünün altı çiçek,

Sevenler ölmeyecek,

Benim sevdiğim oğlan,

Hiç içki içmeyecek.

Kravatım çözüldü,

Bağla sevgili bağla,

Ayrılık bize düştü,

Sarıl boynuma ağla.

Kulağımda küpeler,

İkilidir ikili,

Yârim sana gitmezsem,

Ciğerlerim lekeli.

Kum birikmiş derede,

Vefasız yâr nerede?

Geçersin belki dedim.

,Bekledim pencerede.

Kundurası boyalı,

Sevdiğim Haskovalı;

Yedi sene oluyor,

Ben o yâri bulalı.

Kunduramda var cila,

Çıktım incecik dala,

Az kalsın düşem ölem,

Yârimi eller ala.

Kurşun attım fidana,

Fidanı vuramadım;

İki sevdam var iken,

Birini alamadım.

Kuru dal aşlanır mı,

Toprağı yaşlanır mı;

Küçükten sevilen yâr,

Ele bağışlanır mı?

Kuş kafese girmiyor,

Buna aklım ermiyor,

Hiç boşuna ah çekme,

Annem beni vermiyor.

Kutu kutu pense,

Elmamı yerse,

Arkadaşım seda,

Arkasını dönse!

Kuyu başında bakır,

Yâr gelir çakır çakır,

Zenginsin diye vardım,

Kurudun çatır çatır.

Kuyu başında kova,

Git esnafa esnafa;

Akranların evlenmiş,

Sen de evlen Mustafa.

Kuyu başında kuyu,

Uyu sevdiğim uyu,

Kimler içirdi sana,

Benden ayrılık suyu.

Kuyudan su çekerim,

Al bakıra dökerim,

Kimseler bilmez ama,

Kara sevda çekerim.

Kuyunun kapakları,

Çınarın yaprakları,

Gurbetteki yârimin,

Çınlasın kulakları.

Kuyuya saldım urgan,

Benim sevdiğim çoban,

Kepenekte üşürsen,

Göndereyim bir yorgan.

Küçük beyaz kelebek,

Kondu fındık dalına,

Sensiz gönül bağlamam,

Bu dünyanın malına.

Küfedeki nar mıdır?

Yanındaki yâr midir?

Doğru söyle sevgilim,

Senden başka var mıdır?

Küp dibinde unum var,

Mevlâ’dan umudum var;

O yâr benim olursa,

Yatırlara mumum var.

Küp içinde bulgurum,

Keman kaşa vurgunum,

Söyleyenler söylesin,

Ben o yâra vurgunum.

Küp içinde deleme,

Kaşlar benzer kaleme,

Gizlice gönül verdik.

Sen duyurdun âleme.

 

L

Lâdik halısı mısın?

Elmas yarası mısın?

Her gelen seni sorar,

Bağdat valisi misin?

Lambanın arasından,

Aldım cımbızla gazı,

İki kıza bakana,

Derler eşek cambazı.

Lebeni ey lebeni,

Elekten ele beni,

Alacaksan al artık.

Düşürme dile beni.

Leblebi koydum tasa,

Doldurdum basa basa,

Benim yârim çok güzel,

Azıcık boydan kısa.

Leylek leylek havada,

Yumurtası tavada,

Gelsin bizim hayada,

Leylek leylek lekirdek,

Hani bana çekirdek,

Çekirdeğin içi yok,

Ayşe’nin suçu yok.

Leylek leylek havada,

Yumurtası tavada,

Kızlar kahve kavurur,

Çıngıraklı tavada.

Limonu ektim taşa,

Bitmedi kaldı kışa,

Kız ben seni alırdım.

Askerlik geldi başa.

Limonu soyamadım,

Tabağa koyamadım,

Ne ılık kanın varmış,

Ben sana doyamadım.

Lokman dünya hiç demiş,

Ektiğini biç demiş,

Dertli zoru görünce,

Geç yiğidim geç demiş.

 

M

Maden’in altı bakır,

Yârim gözlerin çakır;

O çakır gözlerine,

Kurban olsun bu fakir.

Madımak bitti m’ola,

Yolları tuttu m’ola;

Gurbette bir yârim var,

Beni unuttu m’ola.

Madımak kurutmadım.

Yâr seni unutmadım.

Hatırını saydım da,

Üstüne yâr tutmadım.

Malkara bayır olsun,

Arkası çayır olsun;

Benim gözlerim kara,

Yârimin çakır olsun.

Mangal külünü bekler,

Bülbül gülünü bekler;

Bir can bir canı sevse,

Kırk yıl yolunu bekler.

Mangal maşasız olmaz,

Şehir paşasız olmaz,

Ankara’dan tel gelmiş,

Kızlar kocasız olmaz.

Mangal oldum külüm yok,

Bülbül oldum dilim yok;

Senden ayrı düşeli,

Ağlamadık günüm yok.

Mâni benim ezberim,

Kan ağlıyor gözlerim,

Ben yârimin yolunu,

Akşam sabah gözlerim.

Mâni bilmem kaçarım,

Dilden cevher saçarım;

Mâni kutusu bende,

Yâr gelince açarım.

Mâni demeye geldim,

Kuymak yemeye geldim,

Meramım kuymak değil,

Yâri görmeye geldim.

Mâni diyenim altmış,

Güle zencefil katmış,

Yârim bıyıklarını,

Zemzem suyuna katmış.

Mâni mâni martuval,

Martuvalın şartı var;

Mâni kime çıkarsa,

Devletten çok bahtı var.

Mâni mâni mendilden,

Çıra yaktım kandilden,

Gel otur mâni diyek,

Sen ağızdan ben dilden.

Mâni mâni mes mâni,

Top zülüften as beni,

Ya kapıda kul eyle,

Ya bacada kes beni.

Mâni mâni peşine,

Bak feleğin işine,

Yâre benzer aradım.

Rastlamadım eşine.

Mâni mâniye kelam,

Sevdiğime çok selam,

Hiç incinip üzülme,

Kavuşuruz bir zaman.

Mâni mâniyi açar,

Mâni bilmeyen kaçar;

Gelin kızlar söyleyelim,

Hangimiz üste çıkar?

Mâni mâniyi açar,

Mâniden kaldım naçar,

Kör olası hallaçlar,

Yârsız yorganım açar.

Mâni mâniyi ekler,

Mâniye gelen bekler;

Mâni gerçek değildir,

Biraz da gönül eğler.

Mâni yazdım bilesin,

Okuyasın gülesin.

Bu mâninin üstüne,

Durmayasın gelesin.

Mâni yazdım vardı mı?

Kimse bilmez derdimi;

İçimden yanıyorum,

Mevlâ’m etsin yardımı.

Mânici başı mısın?

Cevahir taşı mısın?

Sana resmimi versem,

Cebinde taşır mısın?

Mâniciyim mânici,

Ak gerdan altın inci,

Eğer annem verirse,

Varıcıyım varıcı.

Mânime mâni getir,

Yanıma yakın otur;

Kâfirin dinsiz oğlu,

Her gece altın getir.

Mâniye maraz derler.

Güzele kiraz derler.

Senin gibi adama,

Küllükte horoz derler.

Mâniyim mâniciyim,

Sularda gemiciyim,

Her gelip geçenlerden,

Ben seni sorucuyum.

Masa üstü pekmez,

Bu pekmez bana yetmez,

Karaman’ın kızları,

Altınsız gelin gitmez.

Masa üstünde güller,

Yâre dökülür diller,

Unutulur mu be yârim?

Seninle geçen günler.

Masa üstünde koku,

Aç da mektubu oku,

Seni sevdim seveli,

Girmez gözüme uyku.

Masa üstünde pekmez,

Bu pekmez bize yetmez.

Adana’nın kızları,

Davulsuz gelin gitmez.

Masa üstünde pekmez,

O pekmez bana yetmez;

Oğlan senin kazancın,

Dudak boyama yetmez.

Masa üstünde roman,

Okurum zaman zaman;

Kız ben seni alırım,

Memur olduğum zaman.

Masa üstünde vişne,

İşle ablacığım işle,

Şimdi buradan geçecek,

Yakışıklı enişte.

Maşrapanın kalayı,

Kızlar çeker halayı,

Allah için söyleyin,

Var mı aşkın kolayı?

Mavi bağladım yandan,

Severim seni candan,

İki yerden yâr olmaz,

Ya benden geç ya ondan.

Mavi başlık başımda,

Ateş yanar karşımda,

Çok haklısın sen yârim,

Cahillik var başımda.

Mavi boyarlar m’ola,

Sevsem duyarlar m’ola,

İkimiz de bir boyda,

Nikâh kıyarlar m’ola.

Mavi don yerden kalkmaz,

Sevda yürekten çıkmaz,

Gözlerim seni gördü,

Başka kimseye bakmaz.

Mavili mavili ela kız,

Bilemiyom kimlerin Yıldız kız,

Aman aman elini,

Yabancıların gelini çok seviyormuş Ahmet.

Yangun olmuş Ahmet’e yari Ahmet armut yer misin?

Mahallede bir misin?

Sana Yıldız’ı alıvaracaz

Ona da gadunum der misin? Çok seviyormuş Ahmet.

Yangun olmuş Ahmet’e yari, ev altında malaklar,

Ahmet Yıldız’ı govaklar,

Eğer tutabilürse,

Saçını da başını yolaklar, çok seviyormuş Ahmet.

Yangun olmuş Ahmet’e yari, sapı samancuk etdük,

Yükü tamamcuk etdük,

Yabancılarıy Yıldız’ı,

Ahmet’e nikah etdük,

(Ahmet’e gelin etdük) Çok seviyormuş Ahmet.

Yangun olmuş Ahmet’e yari.

Mavi taksi geliyor,

Arkası muşambalı,

Memurlara gitmeli,

Rahatça yaşamalı.

Mavi yaka mor yaka,

Kapıya koydum halka;

Gözlerim kör oluyor,

Yoluna baka baka.

Mavi yelek mor düğme,

Ne tez girdin gönlüme,

Sen gönlüme gireli,

Kan damlar yüreğime.

Mavi yelekli yârim,

Beyaz bilekli yârim,

Beni koydun da gittin,

Demir yürekli yârim.

Mavi yüzük taşını,

Kim bağladı başını,

Ayrılan kavuşmaz mı?

Sil gözünün yaşını.

Maydanoz ot değil mi?

Yaprağı dört değil mi?

Erzincan’dan ayrılmak,

Bizlere dert değil mi?

Mektubum sarı kâğıt,

Ağlarım saat saat,

Sen orada ben burda,

Olur mu böyle hayat?

Mektubun dili vardır,

Dilinin teli vardır;

Tez gidip tez gelesin,

Dünyada ölüm vardır.

Mektubum dört köşeli,

İçinde gül döşeli,

Ağlamadığım gün yok,

Yârden ayrı düşeli.

Mektup mektup yaz bana,

Verir sonsuz haz bana,

Gözlerin evet desin,

Gülümse biraz bana.

Mektup uğurlar olsun,

Dağ ova, yolun olsun,

Mektubu vermeyenin,

İki gözü kör olsun.

Mektup yazarsan yârim,

Koy kibrit kutusuna,

Bizim ordan geçerken,

At avlu ortasına.

Mektup yazdım gülesin,

Okutasın durasın,

Bu mektubun üstüne,

Durmayasın gelesin.

Melerim kuzu gibi,

Kebabın tuzu gibi,

Ben anamdan ayrıldım.

Şafak yıldızı gibi.

Mendil aldım on beşe,

Onu serdim güneşe,

Gitti yârim gelmedi,

Beni aldı telaşe.

Mendil serdim bir taşa,

Neler geldi bu başa,

Öptüm bir kız yanağı,

Dedi bana çok yaşa.

Mendil versem almazsın,

Sen mendilsiz kalmazsın,

Gel terini sileyim,

Sana zahmet olmasın.

Mendil yaptım köşeli,

İçi çiçek döşeli,

Hiç akşam da olmuyor,

Senden ayrı düşeli.

Mendilim benek benek,

Ortası çarkı felek

Yazı beraber geçtik.

Kışın ayırdı felek.

Mendilim beyaz yârim,

Geceler ayaz yârim,

Mâniye başlıyorum,

Defterine yaz yârim.

Mendilim dalda kaldı,

Gözlerim yolda kaldı;

Yıkılası İstanbul,

Yârim nerede kaldı?

Mendilim dört köşeli,

Ortası gül döşeli;

Gözümün yaşı durmaz,

Yârden ayrı düşeli.

Mendilim kahverengi,

Yoktur yârimin dengi;

Oturmuş kitap olur.

Adı Derviş Efendi.

Mendilim yellenmiyor,

Çağırsam ses vermiyor,

Edremit oğlanları,

Korkudan evlenmiyor.

Mendilim yere yere,

Yâr gitti gurbet ellere,

Yedi mendil çürüttüm,

Gözyaşı sile sile.

Mendilimde karem var.

Ciğerimde yaram var.

Aç bağrımın içini,

Gör yanmamış nerem var?

Mendilimin ucuna,

Sakız bağlarım sakız,

Duyuyorum sevdiğim,

Severmişsin başka kız.

Mendilimin uçları,

Çıkamam yokuşları;

Yâre selam götürün,

Yedi dağın kuşları.

Mendilimin yeşili,

Ben kaybettim eşimi,

Bu mendil sende kalsın,

Sil gözünün yaşını.

Merdivenim kırk ayak,

Kırkıma vurdum dayak;

O yâr burdan gideli,

Ne el tutar ne ayak.

Mestanlı’da pazarım,

Hem okur hem yazarım;

Senden başka seversem,

Ateş olsun mezarım.

Mevlâna dervişleri,

Kudüm çalar ney ile,

Aldı felek yârimi,

Eğleneyim ne ile.

Mevsim kara kış idi.

Kalemim gümüş idi.

Daha yazardım amma,

Ellerim çok üşüdü.

Mezarım derin edin.

Su serpin serin edin.

Dünyada gün görmedim.

Ahrette gelin edin.

Mezarlık arkasında,

Armut olsun isterim,

Sevgilimin ismini,

Mahmut olsun isterim.

Mısır ektim azmasın,

Gelen geçen kazmasın,

Yâr üstüne yâr seven,

Gençliğine doymasın.

Minarede ezan var.

Has bahçede gezen var.

Karaman’ın içinde,

Yüreğimi ezen var.

Minarenin alemi,

Kaşlar kudret kalemi,

Madem doktor değildin,

Niçin açtın yâremi.

Motor almış seksene,

Bin üstüne gezsene,

Motor güzeldir amma,

Bak üstünde serseme.

Motor geliyor motor,

Ekinlik arasından,

Ben yârimi tanırım,

Saçının dalgasından.

Motor geliyor motor,

Haydarpaşa’dan beri,

Sen beni seviyorsun,

Yedi yaşından beri.

Motor geliyor motor,

Motorun bacası yok,

Kalkmış beni istiyor,

Cebinde parası yok

Motor geliyor motor,

Tutundum direğine,

Çekemeyen düşmanlar,

Buz koysun yüreğine.

Motor gider mi yârim,

Bir teneke gaz ile,

Ömür geçer mi yârim,

İstenmedik kız ile.

Mustafa mistik,

Arabaya kıstık,

Bir mum yaktık,

Seyrine baktık.

Muş’umuz dört bucaktır,

Suları ılıcaktır;

Kim Muşludan kız alsa,

Cenneti bulacaktır

Müstecip’in yolları,

Taş mı yârim toprak mı?

Çoktan beri görmedim,

Gül mü oldun yaprak mı?

 

N

Nar ağacı değilim,

Her gelene eğilim,

Çek elini elimden,

Ben sevdiğin değilim.

Nar ağacı değilim,

Yel estikçe eğilim,

Kaçma güzelim kaçma,

Ben düşmanın değilim.

Narman’da çoktur duman,

Yârimde yoktur iman;

Beni yârden ayıran,

Ne din görsün ne iman.

Nazilli basmaları,

Nazilli’de dokunur,

Sevgilimin baş harfi,

“N” harfiyle okunur.

Ne baştadır ne yaşta,

Ne kaştadır ne aşta,

Çalışmayı sevenler,

Bulur ekmeği taşta.

Ne maviler giymişsin,

Mavi güle dönmüşsün;

Senin burda eşin yok,

Sen gökten mi inmişsin?

Nesi var?

Nesi var?

Camı var.

Nesi var?

Sesi var.

Dıv Dıv …

Niçin kondun a bülbül,

Kapımdaki asmaya?

Ben yârimden vazgeçmem.

Götürseler asmaya.

Nişanın nişan olsun,

Gönüle lisan olsun,

Para pulu boş ver sen,

Evvela insan olsun.

 

O

O mella nugetalla,

Uvva andır mandır matmazella,

Bir kuru kafa,

Koydum rafa,

Raftan aldım.

Tepsiye koydum.

Yemesiye tatlı,

Maymun suratlı,

İğde ağacı yarıldı.

Kralın kızı bayıldı.

Annesi geldi ayıldı.

Babası geldi bayıldı.

O yanı dağ bu yan dağ,

Lâle bağrın oyan dağ,

Öksüzün gözyaşından,

Çiçekler aç boyan dağ.

Ocak başı sivri taş,

Gelin ağlar gözü yaş;

Bizim bir oğlumuz var.

Burma bıyık kalem kaş.

Ocak başı yan başı,

Ben yemem bulgur aşı,

Teneşirde yıkana,

Kaynanamın kel başı.

Ocak başında kedi,

Kızlar kınaya geldi;

Çabuk getir kınayı,

Kızın uykusu geldi.

Ocakta bulgur aşı,

Ay gider güne karşı,

Ele bir yâr sevmişim,

Erzurum’da binbaşı.

Odası dört köşeli,

İçi mermer döşeli,

Ne ağladım ne güldüm.

Ben bu aşka düşeli.

Od yanar kazan bilir,

Yol hâlin ozan bilir;

Geceyi hastadan sor,

Gurbeti gezen bilir.

Of’tan aldım makası,

Kestim gömlek yakası,

Bizim evden görünür,

Nazmiye’nin odası.

Oğlan adın Abdullah,

Atını yoldan saptırma,

İlk avına ben çıktım.

Ele de beni kaptırma.

Oğlan adın İsmail,

İsmine oldum mayil;

Beni sana vermezler.

İster öl, ister bayıl.

Oğlan arpa biçer misin?

Suyu gölden içer misin?

Her tarafın seller alsa,

Köprü kurup geçer misin?

Okulun bayrağını,

Öğleden sonra indir,

İki satır bir mektup,

Bana hâlini bildir.

Oldum ben pek avare,

Gidin söyleyin yâre,

Gençliğime acısın,

Yakmasın beni nara.

Olur’un yolu burma,

Ağaçlar dolu hurma,

Yâr Allah’ın seversen,

Bir yıldan fazla durma.

Ooo, pisi pisi pambuk,

İbrişime sanduk,

Gittum deve yoluna,

Deve yoli bitpazar,

Bitpazarda ayi var.

Ayi beni korkutti,

Kulağumi soğutti,

Anzara vinzara,

Çek beni kantara,

Elem bellem,

Cimcim kalem,

Atma yitma,

Seni kara,

Beni kara,

Gel çikalum,

Maskara (Trabzon).

Oooo piti piti,

Karamela sepeti,

Terazi lastik,

Jimnastik,

Biz size geldik,

Bitlendik.

Oooo piti piti,

Kremanın sepeti,

Terazi lastik jimnastik,

Biz size geldik bitlendik,

Hamama gittik temizlendik,

Dik Dik Dİk,

Son dersimiz matematik.

On para da paradır,

Beş para da paradır;

Değişelim gözleri,

Seninkiler karadır.

Orman içinde kuzu,

Bugün ayın otuzu,

Sevdiğini bırakan,

Ahrette yer topuzu.

Ortaokul olur mu?

İçinde durulur mu?

Benim yârim talebe,

Onla dalga olur mu?

Otobüs hortumludur,

Şoförü Tortumludur;

Çalma şoför kornayı,

Yüreğim tortuludur.

Otur sevdiğim otur,

Rize iskemlesine,

Yüreğimin derdini,

Diyemem hepisine.

Oturakta oturdum,

Halıları dokudum.

Karagözlü kardeşim,

Mektubunu okudum.

Oy bu akan dereler,

Hep gözümün yaşıdır,

Sevip de alamamak,

Ölümün kardaşıdır.

Oy dereler oy taşlar,

Akar gözümden yaşlar,

Kuruttun beni yavrum,

Nasıl kurur ağaçlar.

Oy Trabzon Trabzon,

İçin kalaylı kazan;

Efkârlı günlerimde,

Geldi çattı Ramazan.

Oy Trabzon Trabzon,

İçin kalaylı kazan;

Ben derim evleneyim,

Babam der para kazan.

Oyalı örtün açtın,

Sen çağırdın ben kaçtım,

Sevda nedir bilmezdim,

İlk gözümü sen açtın.

 

Ö

Öğretmen misin yârim?

Gazete okuyorsun,

Şoför müsün be yârim?

Mazot da kokuyorsun.

Ördeği vurdum kakmaz,

Kanı göl oldu akmaz;

Bu gözler seni gördü,

Daha kimseye bakmaz.

Ördek isen göle gel,

Bülbül isen güle gel;

Yaktın beni yandırdın,

Kâfir isen dine gel.

Ördek suya dal da gel,

Yârden haber al da gel;

Eğer o yâr gelmezse,

Tut kolundan al da gel.

 

P

Palu Kalesi gönlüm,

Esip küsesi gönlüm,

Neden yoktan alınır,

Benim bu büyük gönlüm.

Pamuk içinde çiğit,

Belinde altın divit;

Hem sararmış hem solmuş,

Bir kız için bir yiğit.

Para etti fındıklar,

Tükendi bütün borçlar,

Şimdi düğün vaktidir,

Doldu ceviz sandıklar.

Parmağımda mühür var.

Yüreğimde kahır var.

Ben yârimden ayrıldım.

Yüreğimde zehir var.

Parmağımda yüzüğüm,

İki mavi taşı var.

Gideceğim oğlanın,

İki kız kardeşi var.

Parmağımda yüzüğüm,

Üç taşı burma burma,

Yârim aldığın kızla,

Üç günden fazla durma.

Parmağımda yüzükler,

Elmas halkası yârim,

Ben sana bakar mıyım?

Düğün dalgası yârim.

Patatesi haşladım.

Doğramaya başladım.

Yâr aklıma gelince,

Ağlamaya başladım.

Patlıcan oyamadım,

Tabağa koyamadım;

Kömür gözlü yârimi,

Öptüm de doyamadım.

Patlıcanı haşladım,

Doldurmaya başladım,

Yâr geliyor dediler,

Oynamaya başladım.

Patlıcan oymadın mı?

Tadına doymadın mı?

Beni kınama anam,

Sen cahil olmadın mı?

Patlıcanın adını,

Yiyen bilir tadını,

Söylesene be Ahmet,

Yavuklunun adını.

Pazarda öküz gördüm,

Ağzında sakız gördüm;

Yalan değil komşular,

Sinekte boynuz gördüm.

Pazardan üzüm aldım.

Sapını uzun aldım.

Kaynana tut dilini,

Oğlundan izin aldım.

Pembe giyerim pembe,

Pembe yakışır gence,

İnsan bir hoş oluyor,

Sevdiğini görünce.

Pencere parmağına,

Düştüm yârin ağına,

Bir sofrada olursak,

Çay koysam bardağına.

Pencerede duran kız,

Bayram geldi dolan kız,

Kurbansız bayram olmaz.

Sana kurban olam kız.

Pencerede sarmaşık,

Sormadan oldum âşık,

Yâr kapıdan girince,

Elimden düştü kaşık.

Pencerede tül perde,

Perdenin ucu yerde;

Elim ayağım titrer,

Yâri gördüğüm yerde.

Pencereden bak bana,

Altın takayım sana,

Eğer altın takmazsam.

Yazıklar olsun bana.

Pencereden bak bana,

Fındık fıstık at bana.

Fındık fıstık istemem.

Nişan yüzük tak bana.

Pencereden bakıyor.

Açmış kitap okuyor.

Benim sevgili yârim,

Mektebini okuyor.

Pencereden bakıyor.

Kitap almış okuyor.

Perçemine mis çalmış.

Yel estikçe kokuyor.

Pencereden kuş uçtu,

Mendilim suya düştü,

Ağla gözlerim ağla,

Ayrılık bize düştü.

Penceremde tül perde,

Perdenin ucu yerde,

Yürek oynar can titrer.

Yâri gördüğüm yerde.

Pencerenin önünde,

Kitap almış okuyor.

Mis çalmış kâkülüne,

Yel estikçe kokuyor.

Penceresi demir gelin,

Ne buyurdun emir gelin,

O oğlu ben doğurdum.

Gel demiri kemir gelin.

Pınar başında kuzu,

Büklüm büklüm boynuzu,

Yok demen yoksul demen.

Fakire verin kızı.

Pınar baştan bulanır.

Dağı taşı dolanır.

Al sevdanı başımdan,

Buna can mı dayanır?

Pınara koydum testi,

Hele varın doldu mu?

Yaptırdığım yüzükler,

Parmağına oldu mu?

Pınara testi koydum.

Damla damla olacak,

Benim sevdiğim oğlan,

Başöğretmen olacak.

Pınara testi koydum.

Varın bakın dolmuş mu?

Yâre yüzük yolladım,

Parmağına olmuş mu?

Pınarın kapakları,

Çınarın yaprakları,

Gurbette yârimin,

Çınlasın kulakları.

Portakal dilim dilim,

Gel gitme benim gülüm,

Ben gülüme ne dedim,

Lal olsun ağzım dilim.

Portakalı soydum,

Başucuma koydum.

Ben bir yalan uydurdum,

Duma duma dum.

Kırmızı mum.

Karasakal sen yum.

 

R

Raf üstünde tencere,

Kalk gidelim incire,

Annem babam duyarsa,

Koyar beni zincire.

Rafta duran siniler,

El vurmadan iniler,

Yâr aklıma geldikçe,

Kulaklarım çınılar.

Resme çıksak a yârim,

Boylarımız uyar mı?

Size gitsek a yârim,

Annen eve koyar mı?

Rüzgâr esti serinden,

Bir ses geldi derinden,

Öyle bir of çektim ki,

Yer oynadı yerinden

 

S

Sabah horozu banlar,

Dinleyin Müslümanlar;

Yârim küsmüş gidiyor,

Dur deyin Müslümanlar.

Sabah oldu uyan yâr,

Misk ambere boyan yâr,

Yastık seni incitir,

Gel göğsüme dayan yâr.

Sabahın dar sesine,

Uyandım yâr sesine,

Yârim keklik ben doğan,

Düşeydim arkasına.

Sabahın ilk ezanı,

Çağır mektup yazanı;

Ya Rabbi sen kavuştur,

Hasret ile gezeni.

Sabiha adlı yârim,

Cilvesi tatlı yârim;

Billur bardak içinde,

Baldan da tatlı yârim.

Sabret diyorsun bana,

Ben sabır taşı mıyım?

Döndürüp duruyorsun,

Değirmen taşı mıyım?

Saç üstünde gözleme,

Yalancıktan özleme,

Ne muradın var ise,

Sakın benden gizleme.

Saçı saçaklı gelin,

Beli kuşaklı gelin,

Dün geldin adam oldun.

Leylek bacaklı gelin.

Saçımda siyahım var,

Bülbül gibi ahım var,

Göz gördü gönül sevdi,

Benim ne günahım var.

Saçımda siyahım var,

Kız sende bir âhım var,

Kalbim çok sevdi seni,

Benim ne günahım var.

Saçımın tarağıyım,

Yolunun toprağıyım;

Göğsünde bir gül açmış,

Ben onun yaprağıyım.

Saçın sarı sen sarı,

Tel olur kemençeye,

Tara zülüflerini,

Gidelim imeceye.

Saçını tarıyorsun,

Sen güzel arıyorsun,

Güzel arama oğlan,

Bende de kalıyorsun.

Saksılarda sardunya,

Sardunyayı kırdın ya,

Çok büyükten atardın,

Yine bana kaldın ya.

Saksının toprağından,

Gül açar yaprağından,

Yaradan’ım ayırma,

Balçova toprağından.

Samanlık dolu saman,

Aman sevdiğim aman,

Keseni doldur da gel,

Babam verir o zaman.

Samanlık dolu saman,

Uyan nişanlım uyan,

Eller düğün yapıyor.

Bizim düğün ne zaman?

Sandık sandık üstüne,

Bindim sandık üstüne,

Eğme yârim fesini,

Kara kaşın üstüne.

Sandık üstü gezerim,

Üstüne gül dizerim,

Zengin evin kızıyım,

Gurbet elde gezerim.

Sandık üstünde limon,

Yatarım zaman zaman,

Oğlan sana varırım,

Memur olduğun zaman.

Sandık üstünde sandık,

Kitlemeden usandık,

Şükür olsun Allah’a,

Eşref yerden kız aldık.

Sandıklarda saklıyım.

Kırmızı yanaklıyım.

Adaklıca kaynanam,

Oğluna meraklıyım.

Sandıklı’nın kızları,

Sızılıdır dizleri,

Aldanmayın bekârlar,

Pudralıdır yüzleri.

Sar beline beline,

Lahuriden kuşağı;

Acep der misin e kız,

Alsam ha bu uşağı.

Sarardım kamış oldum,

Eridim gümüş oldum,

Ben bu aşka düşeli,

Yuva tutmaz kuş oldum.

Sarı çorap giysene,

Bugün bize gelsene,

Ben seni seviyorum,

Gözlerimden bilsene.

Sarı hırka giyersin,

Neden boynun eğersin,

Doğru söyle mekteplim,

Hangimizi seversin?

Sarı ipek bükerim,

Gergefimi işlerim,

Küçüklüğüm olsa da,

Ben de sevda çekerim.

Sarı kâğıt yazılmaz,

Deryalarda gezilmez,

Gönül bir ibrişimdir,

Düğlenince çözülmez.

Sarı kilimin yanı,

Oğlan sararttın beni,

Yaz gele güz devrile,

Ben saramadım seni.

Sarı motor geliyor,

Sarı duman veriyor,

Aç kapıyı bak yârim,

Sana gelin geliyor.

Sarı pabuç çuhalı,

Bizde körük pahalı,

Salma eldeki yâri,

Şimdikiler pahalı.

Sarı saçı örmezler,

Yâri bana vermezler;

Gel be yârim kaçalım,

Geceleyin görmezler.

Sarı taksi boyandı.

Geldi kapıma dayandı.

Tam kaçacaktım ama,

Çopur yengem uyandı.

Sarı yazma bağlama,

Benim için ağlama;

Ben bir garip kişiyim,

Bana gönül bağlama.

Sarıkamış’ın yolları,

Eğri büğrü kolları;

Mendil alsam süpürsem,

Balam gelen yolları.

Sarısın seçemedim,

Güzelsin geçemedim;

Sen benden geçtin ama,

Ben senden geçemedim.

Sarma sararım sarma,

Toprak tenceresine,

Gel konuşalım yârim,

Mutfak penceresine.

Seherde girdim bağa,

Gül sarılmış yaprağa;

Muradını almayan,

Nasıl girer toprağa.

Sekiz sekiz on altı,

Burası ceviz altı,

Yârime göz koyan kız,

Ayakkabımın altı.

Semaverler kaynasın,

Gençler simsim oynasın,

A kız senin cilvene,

Bu can nasıl dayansın?

Sen Aslı’sın ben Kerem,

Sana kalbimi verem,

O kadar zalim olma,

Edersin beni verem.

Sen benimçin havasın,

Her derdime devasın,

Dert kapıdan girende,

Pencereden kovasın.

Seni severim yârim,

Günü günlere ekle,

Sana gelirim yârim,

Köşe başında bekle.

Sepet sepet üzüm var.

Benim sende gözüm var.

Senden başkası haram,

Dünya ahret sözüm var.

Sepet sepet yumurta,

Sakın beni unutma,

Unutursan küserim,

Mektubumu keserim.

Sergenlerde çekirdek,

Bostanlarda bitecek,

Ben isterim babamdan,

Dört davul sekiz köçek.

Sındırgı ovasında,

Su durmaz kovasında,

Yârim aklıma gelir,

Namazın duasında.

Sırt üstünde tencere,

Güneş ile kaynasın,

Bırakın sevdiğimi,

Salınarak oynasın

Sigaram ince tütmez,

Al yanaktan kim öpmez;

Benim düşük maaşım,

Yârin süsüne yetmez

Simli simli şekerler,

İçine gül ekerler,

Vermezler sevdiğimi,

Günahımı çekerler.

Sini kalaylı sini,

Üstü dolaylı sini,

Evlenmek bir keredir,

Seç de al iyisini.

Sini sini dut gelir.

Yârimden mektup gelir.

Mektubu gele gele,

İnşallah kendi gelir.

Sinide biberim var,

Mahlede dilberim var,

Kaşınan göz konuşmuş,

Benim ne günahım var.

Sinop’un tepeleri,

Kız salla küpeleri;

Bu türküyü çıkaran,

Sinop’un efeleri.

Siyah saçın örgüsü,

Yüreğimde sevgisi,

Arayıp da bulduğum,

Bu da Hüda vergisi.

Sofya’dadır söğüdüm,

Karaman’da büyüdüm;

Sevgilimi bulmak için,

Gece gündüz yürüdüm.

Soğuk bir su olaydım,

Testilere dolaydım;

Kız Allah’ın seversen,

Nişanlın ben olaydım.

Sokak kapı sürgülü,

Üstü yeşil burgulu,

Benim bir yârim var,

Karaman’ın bülbülü.

Söyle kimi seversin,

İki de bir översin,

Eli baş tacı edip.

Beni yere serersin.

Su akar güldür güldür,

Mendilim dolu güldür,

Havada uçan kuşlar,

Efkârım yâre bildir.

Su akar ince ince,

Su çiledim pirince,

İnsan bir hoş oluyor,

Sevdiğini görünce.

Su akar pişman pişman,

Güzellik başa düşman,

İstemem dul herifi,

Yüzü dost karnı düşman.

Su akar şırıl şırıl,

Yıldızlar pırıl pırıl,

Çakır gözlü sevdiğim,

Gel de boynuma sarıl.

Su gelir akma ile,

Ne olur bakma ile,

Çirkin güzel mi olur?

Çok altın takma ile.

Su gelir ben gelemem,

Taş duvarı delemem;

Vezirin oğlu gelse,

Ben sözümden dönemem.

Su gelir bendi gelir,

Güzeller fendi gelir,

Selam edin yârime,

Gelmezse kendi bilir.

Su gelir deste gider,

Ayrılır dosta gider,

Gurbet yansın yıkılsın,

Sağ gelen hasta gider.

Su gelir fıçı ile,

Ben içmem acı ile,

Yârim selam göndermiş,

Dilinin ucu ile.

Su gelir merdim merdim,

Hiç bitmez benim derdim,

Ağaçlar kalem olsa,

Yazılmaz benim derdim.

Su gelir merdim merdim,

Su değil benim derdim,

Sular mürekkep olsa,

Yazılmaz benim derdim.

Su gelir millendirir.

Çayırı çimlendirir.

Şu kızın kaşı gözü,

Ahrazı dillendirir.

Su gelir taşa değer,

Kirpikler kaşa değer,

Etme gönül kötülük,

Bir gün baş başa değer.

Su gelir taşa değer,

Kirpikler kaşa değer,

Öyle bir yâr sevmişim,

Yedi kardeşe değer.

Su içtim kana kana,

Sular akar ne yana,

Yüzün bir gün görmedim,

Bilmem gidem ne yana.

Su koydum su tasına,

Gül koydum ortasına,

Beni yârden ayıran,

Varmasın haftasına.

Su serptim serin olsun,

Mezarım derin olsun,

Dünyada alamazsam,

Ahrette benim olsun.

Su sızıyor sızıyor,

Taşların arasından;

Eğil bir yol öpeyim,

Kaşların arasından.

Su üstünde sarayım,

Dur şu yâre sorayım,

Yârimden gelen mektubu,

Tülbendime sarayım.

Suda balık yan gider,

Kâh eğlenir, kâh gider,

Sen orda ben burada,

Yüreğimden kan gider.

Suda balık yan gider,

Yüreğimden kan gider,

Lokman hekim kâr etmez,

Ecel geldi can gider.

Suda balık ne çoktur.

Ne yemiş karnı toktur.

Ellerin yâri gelmiş,

Benimki niye yoktur.

Suda balık yan gider.

Açma yaram kan gider.

Buna tabip neylesin,

Ecel gelmiş can gider.

Suda bulgur ezerim,

Hem ezer hem süzerim,

Ben yârimin derdinden,

Deli olmuş gezerim.

Sunam sese mi geldin,

Kadem, basa mı geldin,

Sağlığımda gelmedin,

Öldüm yasa mı geldin?

Susadım su isterim,

Bana pınar gösterin;

Çeşme pınar yetişmez,

Bana yâri gösterin.

Susadım su isterim,

Kırmızı sürahiden,

Namuslu kız istersen,

Al bizim sülaleden.

Suya bulgur ezerim,

Hem ezer hem süzerim,

Ben yârimin derdinden,

Deli olmuş gezerim.

Suya gidem beraber,

Yolla sahi bir haber;

Haberine inanmam,

Kendin de gel beraber.

Suya giderim suya,

Yârim arkamda mısın?

Ciddi olarak sevdim.

Bilmem farkında mısın?

Su yoludur su yolu,

Boş giden gelir dolu,

Bana nikâh yapacak,

Muhtarın büyük oğlu.

Suyu bende bağladım.

Ben dedim, ben ağladım.

Dediler yârin gelir,

Koçu kurban bağladım.

Sümbül lale biçilmez,

Soğuk sular içilmez;

Her şeyden vazgeçilir,

Nazlı yârden geçilmez.

Süpürgemin telleri,

Süpürüyor yerleri,

Salla yârim mendili,

Gelsin sevda yelleri.

Süpürgesi yoncadan,

Beli gayet inceden;

Ben yârimi kıskandım,

Yerdeki karıncadan.

Süt içtim dilim yandı,

Köz düştü kilim yandı,

Ben kilimde değilim,

Bahçemde gülüm yandı.

Süt mavi kurdeleye,

Ben altın takar mıyım?

Sen gibi çalgıcıya,

Ben artık bakar mıyım?

 

Ş

Şafaklar sökülende,

Al elma dökülende;

Yârime haber salın,

Mezarım örtülende.

Şahinliyim ezelden,

Gönül gitmez güzelden;

Bilseydim ayrılık var,

Sevmezdim ben ezelden.

Şâir dolu ozan yok,

Altın destan yazan yok;

Gurbet elde ölürsem,

Cenazemi kılan yok.

Şalgamlık safalıdır.

Güzeli vefalıdır.

Yolunda can verirsem,

Sanmayın pahalıdır.

Şalvara bak şalvara,

Şalvarın biçimine,

Kurban olayım yârim,

Kapıdan geçimine.

Şam yolun Halep ettim.

Eğirdim kelep ettim.

Bir vefasız yüzünden,

Var ömrüm telef ettim.

Şapkayı eğe eğe,

Soldurmuş giye giye,

Benizi küle dönmüş,

Alırım diye diye.

Şapkayı yâr soldurmuş,

Gün boyu giye giye,

Yârim sararmış solmuş,

Alacam diye diye.

Şeker var ezilecek,

Tülbentten süzülecek,

Ver ağam bahşişimi,

Çok yer var gezilecek.

Şemsiyemin ucunu,

Kar bürüdü bürüdü;

Babanda insaf olsa,

Seni bana verirdi.

Şikâyetler güldendir,

Güle sor bülbüldendir;

Ne güldür ne de bülbül,

Derdimiz gönüldendir.

Şu bağlar bizim olsa,

Yaprağı üzüm olsa;

Yârin uykusu gelmiş,

Yastığı dizim olsa.

Şu Borlu’nun elması,

Ağzından alır pası,

Beni bu hâle koydu.

O yüreği yanası.

Şu dağın mazısına,

Gün tutmuş yazısına;

Ne deyip de ağlayım,

Alnımın yazısına.

Şu dağlar bizim olsa,

Koruklar üzüm olsa,

Yâr gurbetten gelince,

Geceler uzun olsa.

Şu dağlarda ordu var,

Ordu gitmiş yurdu var,

Gözlerinden anladım,

Sende gönül derdi var.

Şu dağlar kireç olsa,

Davarı erkeç olsa,

Güzel çirkin aramam,

Sevdiğim güleç olsa.

Şu dağlar kömürdendir,

Giden gün ömürdendir;

Feleğin bir kuşu var,

Cırnağı demirdendir.

Şu dağlar maviş durur,

Yel eser savuşturur,

Yusuf Zeliha gibi,

Hak bizi kavuşturur.

Şu dağlar olmasaydı,

Lalesi solmasaydı,

Ölüm Allah’ın emri,

Ayrılık olmasaydı.

Şu dağlar orman için,

Kâtipler ferman için,

Bir kâtip yazı yazmış,

Derdime derman için.

Şu dere baştan başa,

Atladım taştan taşa,

Kız fistanın kırmızı,

Süslenmiş baştan başa.

Şu dereler gün tutar,

İki gelin mum tutar;

Güzelleri sevdikçe,

Çirkinleri kin tutar.

Şu derenin uzunu,

Kıramadım buzunu,

Aldım Türkmen kızını,

Çekemedim nazını.

Şu derenin uzunu,

Kıramadım buzunu,

Selam salın muhtara,

Alacağım kızını.

Şu giden alsa beni,

Al kürke sarsa beni;

Al kürkte merakım yok,

Davulla alsa beni.

Şu giden kimin oğlu,

Paltosu da ak kollu,

Dönüp bana bakmıyor,

Sanki vezirin oğlu.

Şu karşı ki dağlar,

İçin için ağlar,

Annesi ölmüş,

Onun için ağlar.

Şu karşıya bak,

Otur da kalk,

Sigaranı yak,

Keyfine bak.

Denizde dalga,

Hoş geldin abla,

Mendili salla,

…….. kere hopla.

Şu Kurna dağ içinde,

Gülü bardak içinde;

Şu Kurna’dan kız alan,

Yüreği yağ içinde.

Şu Sille’nin kızları,

Sürmelidir gözleri,

Yaradan bir yaratmış,

Aydan beyaz yüzleri.

Şumnu alçak içinde,

Suyu bardak içinde;

Şumnu’dan kız alalı,

Canım cennet içinde.

 

T

Tabak içinde pekmez,

Çoban kavalın ötmez,

Önündeki koyunlar,

Sade nişana yetmez.

Tabakamda mis tütün,

Gönlümün aşkı bütün;

Eğer yârim gelmezse,

Yıkılsın Bursa bütün.

Tabakta hurma mısın?

Gergefte sırma mısın?

Bun burda ah ederim,

Sen orda duyar mısın?

Taksi geliyor taksi,

Arkası parmak parmak;

Bey Köyü’nden kız almak,

Cennet’ten gül koparmak.

Tandır yaktım terledim,

Çıktım seyran eyledim;

Dediler yârin gelir,

Koçu kurban eyledim.

Tarif edeyim size,

Hanırmak Yaylası’nı,

Virane kara duman,

Bozar fiyakasını.

Tarla bitirir misin?

Kaval öttürür müsün?

Yolcu benim yârime,

Selam götürür müsün?

Tarladadır ürünü,

Bulamadım yerini;

Kurban bayramı geldi.

Bugün arife günü.

Tarlalarda pıtırak,

Gelin kızlar oturak,

Bir siz deyin, bir de ben,

Bu sevdadan kurtulak.

Tarlam tezek değil mi?

Bağrım ezik değil mi?

Sen orda ben burada,

Bize yazık değil mi?

Tarlası ayrıklıya

Ben gitmem çarıklıya,

Allah nasip eylesin,

Boynu kravatlıya.

Tas içinde unum var.

Söylenecek günüm var.

O yâr benim olursa.

Dedelere mumum var.

Tastan içtim ayranı,

Geldi Kurban Bayramı,

Salın benim yârimi,

Burda yapsın bayramı.

Taş dönmüyor dönmüyor.

Taştan bulgur inmiyor.

Evler kız ile dolu

Biri benim olmuyor.

Taş üstünde oturma,

Kumaşını batırma,

Sen benimsin ben senin,

Gel yanıma utanma.

Taşa basma iz olur,

Beyaz giyme toz olur,

Oğlan mendilin düşmüş,

Ben kaldırsam söz olur.

Tavada su ılıttım,

Gölgede gül kuruttum,

Dediler yârin gelir,

Evi barkı unuttum.

Tavanlarda tencere,

El vurmadım incire,

Zalim baban duymasın,

Çeker beni zincire.

Tekir’de açar güller,

Güller bülbülün ister,

Büyüdüm, erdim ana,

Beni şu oğlana ver.

Tepede otur oğlan,

Şapkası fötr oğlan,

Sinemaya gidersen,

Gel beni götür oğlan.

Tepeden düze geldik,

Biz bugün size geldik;

Amma size gelmedik,

Evdeki kıza geldik.

Tepsi tepsi şekerler,

İçine gül ekerler;

İstediğime vermez,

Günahımı çekerler.

Tepside bir üzüm var,

Yüreğimde sızım var,

Dünya Hakk’a emanet,

İçinde bir kuzum var.

Tereklikte siniler.

El değmeden iniler.

Gurbetteki yârimin,

Kulakları iniler.

Testide su durulttum.

İçinde gül kuruttum.

Ben bu sevdaya düşeli,

Evi barkı unuttum.

Tren gelir karadan,

Dağlar kalksın aradan;

Bu hasretlik çekilmez,

Kavuştursun Yaradan.

Tren gelir öterek,

Kömürünü dökerek,

Ben anamdan ayrıldım,

Gözüm yaşım dökerek.

Titretin ışıkları,

Çalıver kaşıkları,

Yürü trenim yürü,

Kavuştur âşıkları.

Tokat bir dağ içinde,

Gülü bardağ içinde;

Tokat’tan yâr sevenin,

Yüreği yağ içinde.

Tokat’ta aldım bakır,

Yârin gözleri çakır;

O çakır gözlerine,

Kurban olsun bu fakir.

Tokat’ta var mermer taş,

Dilim söyler gözüm yaş,

Benim yârim üstüne,

Ne ay doğsun ne güneş.

Topal manda koşarım.

Ben bu işe şaşarım.

Yâra ulaşmak için,

Yüce dağlar aşarım.

Toplasın onu kızlar,

Peşi sıra uşaklar,

Sayesinde fındığın,

Düğün dernek yaparlar.

Toprağında taşında,

Benleri var kaşında,

Sen bahar içindesin,

Bense ömür kışında.

Tortum’un yokuşları,

Durmaz öter kuşları,

Ben bu derde yanmazdım,

Yaktı yârin kaşları.

Tozçalı pınarları,

Soğuk suyla dolmuştur;

Ne mektup var ne selam,

Yâre bir hâl olmuştur.

Tuna boyu düz gider,

Fayton dolu kız gider;

Fayton yolu şaşırmış,

İnşallah bize gider.

Tuttu gene yas beni,

Yular oldum kas beni;

Ben ölmeye razıyım,

Zülfünle gel as beni.

Tüfeğim dolu saçma,

Gel yârim benden kaçma,

Doksan dokuz yaram var,

Bir yara da sen açma.

Tülbendimin bir yanı,

Turuncudur turuncu,

Ne yapayım be yârim,

Askerlik vatan borcu.

Turuncumun sarısı,

Oldu gece yarısı,

Ben o yâri görmezsem,

Geçmez gönlüm ağrısı.

Tülbendimin ucuna,

Sakız bağladım sakız,

Ben öğrendim sevdiğim,

Sen sevmişsin başka kız.

Tütüncü çardakları,

Doldurun bardakları,

Yârim tütün kırarken,

İncelmiş parmakları.

Tütünü ben işlerim,

Dibini gümüşlerim.

Tütün para ederse,

Pembe şalvar isterim.

Tütünüm çapa ister.

Kızanlar para ister.

Kapıda duran kızlar,

Sıradan dayak ister.

 

U

Uç uç babaura,

Uç uç babaura,

Bana hellim ekmek getir.

Uç uç böceği,

Uç uç böceğim,

Yarın düğün olacak,

Annem sana telli pabuç alacak.

Ufacık badem içi,

Yârimin siyah saçı,

Yâr derdinden ölürüm,

Nedir bunun ilacı?

Ufacık fiske taşı,

Yandı yüreğim başı,

Ne yârimden haber var,

Ne dindi gözüm yaşı.

Ufacık iğnesine,

Mailim cilvesine,

Ben yârime kavuştum,

Darısı cümlenize.

Ulu orman uludur,

Dereleri suludur,

Yüce dağlar koludur,

Meşeyle çam kokuludur.

Çamdan çıra yakanlar,

Birbirine bakarlar,

Ocağa nacak takarlar,

Çıra yandı ocaktan,

Dumanı tüttü bucaktan.

Urfalıyım tahtım yok,

Kız atım var rahtım yok;

Yâr göğsüne gül düzmüş,

Bir gül keder methim yok.

Urfa’nın yolu burma,

Boşa kuruntu kurma;

Gözleri ev yıkandır,

Dili bal sözü hurma.

Uykum geldi esnerim,

Yâr sinemde beslerim ,

Yedi türlü meyveyi,

Bir mânide isterim.

Uyumuşum kalmışım.

Şu ayvanın dibinde,

Ölüm var ayrılık yok,

Yâr da benim kalbimde.

Uzadım kamış oldum,

Damladım gümüş oldum,

Bu sevdaya düşeli,

Yuva yapmaz kuş oldum.

Uzaktan seçilmiyor,

Güzeldir geçilmiyor;

Gönlüm olmuş ibrişim,

Dolanmış açılmıyor.

Uzun kavak özün var,

Dallarında üzüm var,

Evde yârin dururken,

Niçin elde gözün var?

Uzun uzun kamışlar,

Kamışı budamışlar.

Kara gözlü yârimi,

Askere yollamışlar.

 

Ü

Üsküp dere köprüsü,

Hafif sallar adamı,

Üsküp dere kızları,

İpsiz bağlar adamı.

Üsküp’ün kavakları,

Sallanır yaprakları;

Kız oturmuş gergefte,

Allanır yanakları.

Üşüdüm üşüdüm,

Daldan elma düşürdüm.

Elmamı yediler,

Bana cüce dediler.

Cücelikten çıktım,

Ablama gittim.

Ablam pilav pişirmiş,

İçine sıçan düşürmüş,

O sıçanı na’pmalı?

Minareden atmalı.

Minarede bir kuş var.

Kanadında gümüş var.

Eniştemin cebinde,

Türlü türlü yemiş var.

Üşüdüm, üşüdüm,

Daldan elma dişürdüm,

Elmamı yediler.

Bana çiço (cüce) dediler.

Çiçoluktan çıktım.

Beyoğluna gittim.

Beyoğlu hasta,

Çorbası tasta,

Mendili ipek,

Kendisi köpek.

Üzüm koydum sepete,

Yâr oturur tepede,

Ben bir yeni yâr sevdim,

Şan olsun memlekete.

Üzüm koydum sepete,

Yâr oturur tepede;

Yâre bir mektup atsam,

Yayılır memlekete.

 

V

Vur hançeri kalbime,

Kalbim kana bulansın;

Fazla derine inme,

Çünkü orda sen varsın.

Vur tarağı inlesin,

Âlem seni dinlesin,

Halının tezgâhına,

Koy başın serinlesin.

Vurun davullar vurun,

Bizim orada durun,

Biz ikimiz kardeşiz,

Siz de bacanak olun.

 

Y

Yağmur yağar kar ile,

Küsülüyüm yâr ile,

Ben üç gün hasta yattım.

Sormadı bir nar ile.

Yağmur yağar yerlere,

Ben düşmüşüm dillere,

Kim ne derse koy desin,

Seni vermem ellere.

Yağmur yağıyor,

Seller akıyor,

Arap kızı,

Camdan bakıyor.

Yağmur yağıyor yağmur,

Tülbendimin katına,

Çok üşüdüm sevdiğim,

Al ceketin altına.

Yağ yağ yağmur,

Teknede hamur,

Tarlada çamur,

Ver Allahı’ım ver,

Selli selli yağmur.

Yamaçtaki yeşillik,

Ekin mi ki sel mi ki;

Acep yârin sevdiği,

Benden de güzel mi ki?

Yanağından aşağı,

Zülüflerin taşıyor,

Bu ne kadar güzellik,

Benim aklım şaşıyor.

Yandı canım vay canım.

Tutuştu yandı kanım;

Desem el kınar beni,

Demesem yandı canım.

Yandım kaşı karadan,

Dağlar kalksın aradan,

Kavuşmaya çare yok,

Kavuştursun Yaradan.

Yangını var, yangını var.

Ben yanıyorum,

Çekilin a dostlar,

Tutuşuyorum.

Yapraklar arasında,

Ayvalar şişman olur,

Ankara kızlarını,

Almayan pişman olur.

Yâr yâr desem ayıptır.

Yâr bu elde kayıptır.

Siz deyin ben ağlayım.

Ben gelinim ayıptır.

Yarımca’da saz olur,

Gül açılır yaz olur,

Ben yârime gül demem,

Gülün ömrü az olur.

Yârim dükkân önünde,

Dayanmış direğine,

Bizi çekemeyenler,

Buz koysun yüreğine.

Yârim evler yaptırmış,

İki oda bir mutfak,

Yârin askerliği var,

Benim de yaşım ufak.

Yârim gitti gelmiyor.

Kimse kadrim bilmiyor.

Ayrıldığımdan beri,

Gözüm gönlüm gülmüyor.

Yârim okul önünde,

Kitap açmış okuyor,

Elindeki laleyi,

Bana bakıp kokluyor.

Yârimin adı Ahmet,

Setiresi emanet;

Emanetse emanet,

Yine gönlümde Ahmet.

Yârimin adı Salih,

Kavaktan kırdım dalı,

O yâr beni almazsa,

Neyleyeyim malı?

Yaseminim yatıktır,

Yâr kaşların çatıktır;

Seveceksen sev beni,

Benim gönlüm sadıktır.

Yaş nane kuru nane,

Kül oldum yana yana,

Ne ben öldüm kurtuldum.

Ne sen geldin imana.

Yaş nane kuru nane,

Sana diyorum anne,

İlk yârime vermedin,

Buna ver bari anne.

Yatma yeşil çimene,

Uyur uyanamazsın,

Verme beni ellere,

Gönül dayanamazsın.

Yayla çimenlerine,

Yağmur yağar ıslanır;

Mavi çiçeklerine,

Nazlı yârim yaslanır.

Yayladan mı geliyon?

Sırtındaki yayık mı?

Ben ayakkabı verdim,

Ayağında çarık mı?

Yaylaların yoğurdu,

Seni kimler doğurdu,

Seni doğuran ana,

Bal ile mi yoğurdu?

Yaylanın çimeninde,

Oturdum serinledim;

Geldi geçti sevdiğim,

Az kalsın delilendim.

Yaylanın çimenini,

Hep toplamış geyikler,

Sevdalının işine,

Ne karışır büyükler.

Yaz gider güz gelirim,

Ağlama tez gelirim,

Yoluma bakma gelin.

Borcum var geç gelirim.

Yaza yaza yaz geldi,

Çarşıya kiraz geldi,

Daha çok yazacaktım,

Mürekkebim az geldi.

Yazı yabansız olmaz.

Topuk tabansız olmaz.

Neden hatırın kırsın,

Davar çobansız olmaz.

Yazı yazdım karadan,

Dağlar kalksın aradan,

Seçer seçer alırım.

Kaşı gözü karadan.

Yazı yazdım kış idi.

Kalemim gümüş idi.

Daha çok yazacaktım.

Parmaklarım üşüdü.

Yazıya yaban derler,

Topuğa taban derler.

Kız hatırın kalmasın,

Sevdiğin çoban derler.

Yazma örtmüş başına,

Ne hoş uymuş kaşına,

Meramın beni görmekse,

Çık damların başına.

Yelek örerim yelek,

Örnek ararım örnek,

Örnek değil merakım,

Bir kere yâri görmek.

Yelek örerim yelek,

Şişten çıkardım ilmek,

Bu senenin modası,

Yâr üstüne yâr sevmek.

Yemenim dalda kaldı,

Gözlerim yolda kaldı,

Gözünü sevdiğim yâr,

Bilmem nerede kaldı.

Yemenim turalıdır,

Sevdiğim buralıdır;

Geçme kapım önümden,

Yüreğim yaralıdır.

Yemenim yeşili,

Ben kaybettim eşimi,

Yemenim sende kalsın,

Sil gözünün yaşını.

Yengem çıkmış mahleye,

Topluyor kaşıkları,

Nasıl ayırdın yenge,

Biz gibi âşıkları.

Yeni çıkıyor yeni,

Ha bu mayıs ayları;

Çıkacağız yaylaya,

Toplayalım çayları.

Yeşil çimen pörsüme,

Yağma yağmur üstüme;

Sen sözüne sadık ol,

Gül koklamam üstüne.

Yeşil ipek bükerim.

Yâre gömlek dikerim.

Sen orada ben burda,

Hasretini çekerim.

Yeşil iplik bükerim,

Yâre yelek dikerim,

Yelek yâre olmazsan,

Vallah seni sökerim.

Yeşil mumu yandırdım,

Pencereye kondurdum,

El oğlu neyim idi,

Gül benzimi soldurdum.

Yeşil sandık açarım,

İçine gül saçarım,

İste be çocuk iste,

Vermezlerse kaçarım.

Yeşil yaprak arasında,

Kırmızı gül goncası;

Nerede mesken tutmuş,

Gönlümün eğlencesi.

Yeşil yelekli yârim,

Beyaz bilekli yârim,

Nasıl bensiz durursun,

Mermer yürekli yârim.

Yılan aktı kamışa,

Su n’eylesin yanmışa;

Allah yardım eylesin,

Yârinden ayrılmışa.

Yılan çıkar mezardan,

Yârim gelir pazardan,

Giymiş lacivertleri,

Allah korur nazardan.

Yılana bak yılana,

İnce bele dolana,

Ben yârimi kaybettim.

Bin lira var bulana.

Yılana bak yılana,

Yılan yerde dolana,

Beni yârdan ayıran,

Kapı kapı dilene.

Yıldırım vurdu bizi,

Dal gibi kırdı bizi,

Araya girdi düşman,

Dağlar ayırdı bizi.

Yıldızlar iki sıra,

Yârim gitti Mısır’a,

Hak bana kanat versin,

Gideyim ardı sıra.

Yiğidin zatı lazım,

Demirden katı lazım;

Her yiğit yiğit olsa,

Beş on ispatı lazım.

Yitirdim tabakamı,

Ben onu arıyorum,

Açma dedi kapıyı,

Başımı tarıyorum.

Yoğurdunu çaldın mı?

Selamını saldın mı?

Şu benim feryadımı,

Hiç kaale aldın mı?

Yoğurt koydum dolaba,

Bugün başım kalaba,

Yârim küstü gidiyor,

Yıkılası Halep’e.

Yol üstünde çift boyam,

Çıkanı dalını soyam;

Hangi yoldan gelirsin,

O yola bekçi koyam.

Yolcu dayı beri bak

Kulağına deri tak,

Berilere bakmazsan,

Kalkmaz döşeklere yat.

Yolda buldum on para,

Yârim yüzün ne kara,

Allah sana su vermiş,

Yıkasana maskara.

Yukarı ki dağlardan,

Yuvarlandı taş geldi.

Mektubunu okurken,

Gözlerimden yaş geldi.

Yumurtanın sarısı,

Yere düştü yarısı,

Görümcem verem olmuş,

Kaynanama darısı.

Yük üstünde siniler,

Derdi olan iniler,

Bu nasıl zalim derttir,

Günden güne yeniler.

Yüklensin arabalar,

Seksen okka çuvallar,

Fındık hazır olunca,

Şenlensin çarşı pazar.

Yüksek evler yaptırdım,

Dayamaya direk yok,

Yârim kaçmak istiyor,

Bende öyle yürek yok.

Yürü mektubum yürü,

Haberini al da gel,

Bir iken iki olduk,

Üç olduk mu sor da gel.

Yüzdürdüm kayığımı,

Rizeliyim Rizeli,

Adam cebinde besler,

Senin gibi güzeli.

Yüzüğüm vardır benim,

Parmağa dardır benim;

Seni ne yapacağım,

Sevdiğim vardır benim.

Yüzüğümde mühür var,

Yüreğimde kahır var;

Yârim gitti gideli,

İçerimde zehir var.

Yüzük yüzük yüz olsun,

Yüzük koyan kız olsun,

Yüzük koyan kızların,

Haceti kâkül olsun.

Yüzümde çifte benler,

Hayran oldu görenler,

Bilmem nasıl vazgeçe,

Sana gönül verenler.

Yüzün beyaz ay gibi,

Kaşların var yay gibi,

Babam bana ev almış.

Kocaman saray gibi.

 

Z

Zeytin yaprağın dökmez,

Muhabbet candan gitmez,

Gözlerim seni gördü,

Başkasına hayretmez.

Zeytinyağı şişesi,

Ak gülün menekşesi,

Oturmuş yazı yazar,

Ciğerimin köşesi.

Zindan cihan gözüme,

Ah inanmaz sözüme,

Öldüğüme yanmazdım,

Bir gün gülse yüzüme.

Zora dağlar dayanmaz,

Yâr sözüme inanmaz,

Yıllar sel gibi geçti,

Yâr gibisi bulunmaz.

Zülfün bölük bölüktür,

Gerdanı gölgeliktir;

Şahin yuvası gibi,

Bağrım delik deliktir.

Zülfün kısa yüz örtmez,

Sevda serimden gitmez;

Bu gözler seni gördü,

Gayrısına meyletmez.

Zülfün ucu yılandır,

At boynuma dolandır;

Sever isen candan sev,

Dilindeki yalandır.

Zülüf kestim tarama,

Dağı taşı arama,

Bana bir name gönder,

Fitil edem yarama.

Zülfünü eğdiren yâr,

Gerdana değdiren yâr,

Mevtime sebep sensin,

Ecelsiz öldüren yâr.


© Oyun Kütüphanesi, 2020.
Her haklı saklıdır.