ÇÖMÇELİ GELİN
Oyun Kökeni: Çömçeli Gelin, Türkiye kökenli bir oyundur.
Oyunun Bilinen Diğer İsimleri:
Ambel Gog: Türkiye (Gaziantep)
Badrambaz: Türkiye
Cümce Gelin: Türkiye
Çömçe: Türkiye
Çömçe Gelin (Gaziantep): Türkiye (Gaziantep)
Çömçe Gelin (Şanlıurfa): Türkiye (Şanlıurfa)
Çömçecik: Türkiye
Çömçeli Gelin (Adana): Türkiye (Adana)
Çömçeli Gelin (Bitlis): Türkiye (Bitlis)
Çullu Kadın: Türkiye
Çümçe: Türkiye
Demir Dodole: Kosova
Gelin Gök: Türkiye (Gaziantep / Barak köyleri)
Kepçe: Türkiye
Kepçecik: Türkiye
Kepçe Gelin: Türkiye
Süpürge Gelini: Türkiye
Yağmur Aşı (Yağ Toplamacılık): Türkiye (Burdur / Mamak köyü)
Yağmur Gelini: Türkiye (Kayseri / Mimar Sinan kasabası)
Oyunun Oynadığı Yer: Açık Alan
Oyun Türü: Sokak Oyunu
Katılımcı Sayısı: Grup Oyunu (En az 6 kişi ile oynanır)
Amaç: Kuraklık senelerinde yağmura ihtiyaç duyulduğunda çocuklar tarafından oynanan bir oyundur. Amaç yağmur yağdırmaktır.
Terimler:
Çomça/Çömçe: Büyük kazanlarda yemek pişirmeye ve dağıtmaya yarayan bir araç.
Çomçalı Gelin: Gelin kılığına giren kişiye verilen ad.
Çon: Yumruluk (Ağacın gövdesindeki “ur” gibi çıkıntı “çon”dur veya kırık kol ve bacakların eğri bitmesi neticesinde ortaya çıkan yumruluktur.).
Çöm: Çimenli, nemli toprak parçası; birkaç kişinin bir arada bulunması, toplantı.
Çömçeli Gelin: Hazırlanan ve oyuncular tarafından dolaştırılan kuklaya verilen ad.
Oyun Başı: Becerisi fazla çoğu zamanda en güçlü, oyuncuları yöneten ve yönlendiren oyuncu.
Saçı: Eskiden, muhtelif olağanüstü güçlere sahip olduğuna inanılan iye ve ruhlara sunulan ve onlar adına, onların rızasını ve yardımını kazanmak için dağıtılan cansız nesnelere / yiyecek, içecek, bez gibi verilen addır.
Oyun Malzemeleri (Gereç, materyal): Oyun için önce küçük bir çapraz tahta veya ağaç çakılır. Bir insanın kol ve bacaklarını andıran bu çapraz tahtaya eski elbise giydirilerek insan şekli verilir.
Oyun Malzemelerinin Hazırlanışı: Ağaçtan yapılmış büyük bir kepçenin başı ile sapının birleştiği yere çapraz olarak bir değnek bağlanarak kol yapılır. Buna bir kız çocuğunun elbisesi giydirilir, baş kısmına da başörtüsü bağlanarak âdeta bir gelin canlandırılır.
Kurallar: Bu oyun kızlar ve erkekler (8 yaş ve üzeri) tarafından oynanmaktadır.
Oyuna İlişkin Genel Kurallar:
– Çömçeli Gelin oyunu en az 6 kişi ile oynanır.
– Oyun ne kadar kalabalık oyuncu ile oynanırsa o kadar keyifli ve eğlenceli olur.
– Çömçeli Gelin oyunu kazanımları:
- Akıl Yürütme Becerileri
- Algılama Becerisi
- Bağlamsal Düşünme
- Bir Hareketi Sürdürme (Psikomotor Beceriler)
- Dayanışma (Duyuşsal Beceriler)
- Denge (Psikomotor Beceriler)
- Diğer Oyuncuların Duygularını Anlama
- Dikkat
- Dikkati Yoğunlaştırmak (Bilişsel Beceriler)
- Dil Gelişimi
- Düşünme Becerileri
- Empati Kurma
- Eş Güdüm (Koordinasyon)
- Grup Çalışmaları
- Hayal Kurma
- İletişim Becerileri
- İletişim ve Sosyalleşme (Sosyal ve Dil Becerileri)
- İnce Kas Becerileri (Psikomotor)
- İş Birliği
- İşitsel Zekâ
- Karar Verme (Bilişsel Beceriler)
- Kelime Hazinesini Arttırma
- Konsantrasyon (Bilişsel Beceriler)
- Kurallara Uyma (Duyuşsal Beceriler)
- Küçük Kas Gelişimi (Psikomotor Beceriler)
- Mantık Yürütme
- Odaklanma
- Otokontrol
- Oyuncuların Birbirleriyle Etkileşim Kurması
- Öz Güven (Duyuşsal Beceriler)
- Paylaşım
- Sabır
- Sevgi
- Sıralı Düşünme
- Sorumluluk
- Sosyal – Duygusal
- Taklit Gelişimi Destekleme
֍ Çocuklar tarafından oynanan “Çömçeli Gelin” oyunu, genellikle üç aşamaya bağlı olarak gerçekleştirilir:
– Hazırlık,
– Oyunun oynanması,
– Toplanan yiyeceklerin pişirilip yenmesi.
Hazırlık:
֍ Havanın kurak gittiği, yağmurun hiç yağmadığı günlerde köyün / mahallenin çocukları bir araya gelerek “Çömçeli Gelin” oynamaya karar verirler.
֍ Ağaçtan yapılmış büyük bir kepçenin başı ile sapının birleştiği yere çapraz olarak bir değnek bağlanarak kol yapılır.
֍ Buna bir kız çocuğunun elbisesi giydirilir, baş kısmına da başörtüsü bağlanarak âdeta bir gelin canlandırılır.
֍ Bazı bölgelerde (Kilis, Sivas, Trabzon) çocuklar, bir değneğin ucuna süpürge veya çömçe (kepçe) bağlarlar.
֍ Buna bir elbise giydirip, yüz olarak kabul edilen kısmına, kömür ile kaş, göz ve ağız yaparlar.
Oyunun Oynanışı
֍ Oyuncular arasında gönüllülük esasıyla veya Sayışma Tekerlemesi yöntemi ya da kura çekme yöntemi ile bir Oyun Başı seçilir.
֍ “Çömçe Gelin”i çocuklardan biri (Oyun Başı) eline alır, yanındakilerden birkaçı da toplanan yiyecekleri koymak üzere ellerinde torba, sitil (çingil, madeni kap), heybe vs. taşır.
Adana’da bu oyunun farklı şekilleri de dikkat çekmektedir:
֍ Yağmur duasına katılan bütün çocuklar, önce “Bödü” adı verilen bir büyük kukla yaparlar.
֍ Üzerlerine eski, yamalı elbiseler giyerler, üstüne yeşil yapraklı ağaç dalları sararlar;
֍ “Bodi bodi” diye bağırarak bütün köyü gezerler veya bütün köylüler toplanıp bir kız ile erkek seçerler.
֍ Bunlar, gelin güvey gibi giydirilip süslenir.
֍ Bütün köylü, gelin ve güveyi kapı kapı gezdirerek evlerden buğday, pirinç, bulgur vb. yiyecekler toplarlar.
֍ Buğday veren ev sahibi, gelinle damadın üstüne bir çomça su döker.
֍ Gelin kılığına giren kişiye “Çomçalı Gelin” adı verilir.
֍ Dikkat edilirse, burada “Çömçeli Gelin”i bir insan canlandırmaktadır.
Aynı durumu Osmaniye’de de görmekteyiz.
֍ Burada da “Tilki” kılığına giren çocuk, kapı kapı dolaştırılır.
֍ Ürgüp’te, yoksul kızlar arasından seçilen bu kişiye “Yağmur Gelin” adı verilir.
֍ Kosova’da “Demir Dodole” adı verilen bu oyunda; bir çocuk (genellikle çingene çocuğudur), ağaç dallarıyla bezenerek ev ev dolaştırılır.
֍ Sirderya’da ise bu oyun, kadınlar tarafından oynanır ve ihtiyar şeklinde bir kukla – bebek taşınır.
֍ Ayrıca bu oyun, içine et doldurulan sele ile (Sivas); başa yerleştirilen pöstekinin (koyun veya keçi postu) üzerine yufka sacı, sacın üzerine oklava ve bir parça yağ konularak (Çankırı); kalbur, leğen, çan taşıyarak (Mersin); çocuklardan birinin başına tencere yerleştirerek (Konya); anasının ilki olan bir çocuk, eski bir hasıra sarılıp, başına bir tencere konarak (Balıkesir); “Kepçecik” adı verilen çocuğu dolaştırarak; içinde su ve kurbağanın olduğu bakracı dolaştırarak (Ayancık, Sinop); yaşlı bir eşeğe, yaşlı bir kadının gelinlik elbisesini giydirip, üzerine fakir bir kız çocuğu bindirdikten sonra, başına içi kurbağa dolu olan bir sele yerleştirilerek (Çorum) vs. de oynanabilir.
֍ Türkistan’ın Sürhenderya tarafında ise oyuna erkekler de katılır ve kadın kılığına giren bir erkek, ev ev dolaştırılır.
֍ Hazırlanan bebeği taşıyan çocuk en önde olmak üzere, bütün çocuklar toplu halde, kapı kapı dolaşarak, her evin önünde, hep bir ağızdan “Çömçeli Gelin Tekerlemesi”ni söylerler:
“Çömçeli gelin çöm ister,
Bir kaşıcık yağ ister,
Yağ verenin oğlu olsun,
Bulgur verenin kızı olsun,
Teknede hamur,
Tarlada çamur,
Ver Allah’ım ver,
Bir sulu yağmur”
(Kadirli / Osmaniye‘de söylenen tekerleme)
“Hot bodi bodi,
Anan baban neden öldü,
Bir kaşıcık sudan öldü,
Tarlalar yarık yarık,
Çiftçilerin beli bükük,
Yerden bereket,
Gökten yağmur,
Ver Allah’ım ver,
Sicim gibi, sulu sulu yağmur’”
(Kozan / Adana‘da söylenen tekerleme)
“Bodi bodi neye,
Bodi, bir kaşıcık suya,
Bodi, yağmur kızı yağ ister,
Balta, kürek, bel ister,
Üç koyun kurban ister,
Ver Allah’ım ver sulu sulu yağmur…“
(Adana‘da söylenen tekerleme)
“Godi godiyi gördün mü?
Godi’ye selam verdin mi?
Godi burdan geçerken,
Bir tas suyun verdin mi?
Ver Allah’ım ver, bir sürü yağmur.’”
(Kars‘da söylenen tekerleme)
“Çemçe gelin cem ister,
Allah’tan yağmur ister,
Verene oğlan ister,
Vermeyene kız ister.”
(Bitlis‘de söylenen tekerleme)
“Çömçeli gelin çöm ister,
Bir kaşıcık yağ ister,
Un verenin oğlu olsun,
Tuz verenin kızı olsun,
Ver Allah’ım ver sulu sulu yağmur.“
“Erik erik,
Yerler yarık,
Yağmur yağmazsa,
Çifçilerin beli kırık,
Ver Allah’ım ver sulu sulu yağmur.“
“Kadı karadan gelir,
Yağmur sisten gelir,
Gökte rahmet, yerde bereket,
Ver Muhammet’e Salavat,
Ver Allah’ım ver sulu sulu yağmur.“
(Kadirli‘de söylenen tekerleme)
“Mörmürceğim mör ister,
Gaşıh gaşıh yağ ister,
Sarı ineğin yağınnan,
Kara tavuğun yumurtasınnan,
Ver Allah’ım ver Bir sesli yağmur.”
(Erzurum‘da söylenen tekerleme)
“Çömçe gelin ne ister,
Çömçe gelin su ister,
Ver Allah’ım ver,
Yağmur ile sel,
Koç koyun kurban,
Göbekli harman.
Yaz yağmuru yalancı,
Gâvur kızı dilenci,
Bir buğdayı beş etmiş
Altmış kazan aş etmiş,
Ver Allah’ım ver,
Yağmur ile sel,
Koç koyun kurban,
Göbekli harman”
“Eşek gelin olur mu, olur mu,
Yer yağmursuz olur mu, olur mu,
Kurban susuz olur mu, olur mu,
Yer yarıldı yaş ister,
Ufacıklar aş ister,
Ekin bol olsun, bol olsun,
Madramazlarm gözü kör olsun.”
(Çorum‘da söylenen tekerleme)
“Mılla potik ne ister,
Allah’tan yağmur ister,
Çiniden kavurma ister,
Küpten de bulgur ister.”
“Mutfakta hamur,
Tarlada çamur,
Allah versin, yağsın yağmur,
Demir Dodole,
Yağ olsun, bal olsun,
Demir Dodole,
İçi somon bi asçere,
Demir Dodole.“
Bu tekerlemelerin benzeri Azerbaycan’da “Godu Godu” adıyla söylenirken, Türkistan’da yerini “Suv Hatın” tekerlemesine bırakır:
“Suv hatın – sultan hatın,
Kölenkesi meydan hatın,
Suv hatın – suvsız hatın,
Köylekleri boz hatın“
“Yağmır yağsın suv hatın,
Buğday pişsin suv hatın,
Hırman tolsm suv hatın,
Suv hatın – suvsız hatın“
“Havanı yağdırgan suv hatın,
Buğdayı boldırgan suv hatın,
Elni toydırgan suv hatın,
Suv hatın – suvsuz hatın”
֍ Tekerlemelerin hemen ardından, ev sahibi, çocukların istedikleri; yağ, bulgur, un, yumurta, kavurma, tuz vs. gibi yiyeceklerden birini verdikten sonra, beraberinde gizlice getirdiği suyu çocukların -özellikle de “Çömçeli Gelin”i taşıyan çocuğun- üzerine döker.
֍ Yağmurun çok yağmasını isteyen hane sakinleri daha fazla su dökerler.
֍ Su ile ıslanan çocuklar kaçışarak başka bir evin kapısına varırlar, aynı işlem burada da tekrar eder.
֍ Böylece bütün evler dolaşılır.
Toplanan yiyeceklerin pişirilmesi ve Dua
֍ Mahallenin/köyün bütün evleri bu şekilde dolaşıldıktan sonra, toplanan yiyecekler (kıyma, yağ, bulgur, yumurta, pekmez, şeker, ekmek, dut kurusu, erik vs.) yemek yapılarak yenir, ardından yağmurun yağması için -bazı bölgelerde- dua edilir.
֍ Buraya kadar olan kısımda, Anadolu hatta Türk Dünyasında, yağmur duâsı bağlamında “Çömçeli Gelin” oyununun nasıl oynandığını anlattık.
֍ Şimdi de bu törenle ilgili dikkatimizi çeken birtakım özellikleri dile getirmek istiyoruz:
֍ Bunlardan birincisi; “Niçin çömçeli gelin? Yani, cinsiyet olarak niçin kadın – birkaç varyant hariç- seçilmiş?”
֍ İkincisi; “Niçin gelin, yani nine değil, kız çocuğu değil, herhangi bir kadın değil de gelin ve çömçeli gelin?”
֍ Bilindiği gibi toprak anadır. İslâm inancına göre Hz. Adem topraktan olduğu gibi, bütün canlılar da topraktan yaratılmıştır. Toprakana her zaman yüklüdür. Tıpkı bir gelin gibi her zaman doğuma hazırdır. Kısır değil, doğurgandır. Tohum ondadır. Beslenemeyen bir ceninin ana karnında doğmadan öldüğü gibi, yağmurla beslenemeyen tohum da onun karnında ölür, çürür, yok olur. Tohumu saklaması ve çimlenmesi bakımından hamile bir anaya benzediği gibi, onu beslemesi ve büyütüp olgunlaştırması bakımından da müşfik (sevecen) bir anneye benzer. Toprak ana, taşıdığı tohumu yeryüzüne çıkarabilmesi için doğum sancıları çekmektedir. Ona yardım edecek ebe ise yağmurdur. Yağmur yağdığı zaman ise rızık doğacaktır. Bereket doğacaktır. Toprağın bu doğurma özelliği bir dedede, bir babada, bir ninede ve bir genç kızda olmadığı içindir ki, eskiler çomçalı nine dememişler, “Çomçalı Gelin” demişlerdir.
֍ Çomça / çömçe ise büyük kazanlarda yemek pişirmeye ve dağıtmaya yarayan bir araçtır. Yani bolluğun, bereketin, cömertliğin işaretidir. Tıpkı toprak gibi… Törende söylenen tekerlemenin ilk mısrası genellikle; “Çomçalı gelin çon ister / Çömçeli gelin çöm ister” şeklindedir. Buradaki “çon” kelimesi anlamsız, doldurma bir söz gibi düşünülse de; “yumruluk” anlamını ifade eder. Ağacın gövdesindeki “ur” gibi çıkıntı “çon”dur veya kırık kol ve bacakların eğri bitmesi neticesinde ortaya çıkan yumruluktur. Hamile bir annenin görüntüsü de aynıdır. Böylece, “Çomçalı gelin çon ister” mısraı aslında; “Çömçeli gelin çocuk ister” anlamını taşımaktadır. Yani, “Çömçeli Gelin”, çocuk isteyerek, çoğalmayı, üremeyi sağlarken, toprak ana da yağmur isteyerek; bağrında sakladığı tohumları yeşertecek, tabiatı canlandıracaktır.
֍ Bu yönden “çöm” kelimesi de aynı şekilde değerlendirilebilir. Çöm; “çimenli, nemli toprak parçası; birkaç kişinin bir arada bulunması, toplantı” anlamlarına gelmektedir. Nemli, çimenli toprak, tabiatın en canlı olduğu, bolluğun, bereketin yaşandığı zamanda görülür. Nitekim, “toplantı” anlamı da bu kelimeyi gayet güzel bir şekilde açıklamaktadır. İşte, yukarıdaki açıklamaları teyid eden ve “Neden Çömçeli Gelin?” sorusunu açıklayan bir efsane… Efsane, Bitlis’te “Çümçe Gelin” adıyla anlatılmaktadır:
Çümçe Gelin Efsanesi
Bitlis’in bir köyünde çok güzel bir kız yaşarmış. Köyün bütün delikanlıları bu kıza âşıkmış. Kızın gönlü de bir delikanlıdaymış. Ancak kızın babası köyün ağası, delikanlı ise orta halli bir çiftçi çocuğudur. Delikanlı, kızı babasından ister, vermeyince de kaçırmak zorunda kalır. Bunlar, başka bir köye gidip, orada evlenirler. Ancak aradan aylar, yıllar geçtiği halde bu gelinin çocuğu olmaz. Gelin, üzüntüsünden o kadar zayıflar, o kadar zayıflar ki, neredeyse kuru bir ağaca döner. Derdini içine döken gelin, durumuna hep sabreder, kimseye bir şey söylemez. O yıllarda, köyde bir kuraklık baş gösterir. Halk, aylarca yağmur yüzü görmez. Bu gelin, başına kırmızı bir “puşi” (Bitlis’te örtü yerine kullanılır) örtüp, ellerini havaya kaldırarak koşmaya, Allah’tan yağmur istemeye başlar. O anda, sabır içinde şükreden bu gelin hürmetine yağmur yağmaya başlar. O günden sonra köylüler bir daha kuraklık çekmezler. Bitlis’te bahar ayları kurak geçtiği zaman, çocuklar, “Çümçe Gelin’” adını taktıkları ağaçtan bir bebek yaparlar. İşte bu bebek, nerdeyse kuru bir ağaca dönmüş olan ve yağmurun yağmasına vesile olan gelin ve onun bebeğe olan özlemi hatırasına yapılır.
Dikkat edilirse efsanede, gelinin başına kırmızı bir puşi (örtü) örttükten sonra duâya başladığı belirtilmektedir. Örtünün îslâmiyetle ilgisi olmakla beraber, “kırmızı” rengin belirginlik kazanması tamamen Eski Türk inancına bağlı olarak yorumlanabilir. Kırmızı; gücün, kuvvetin, sevincin, hürriyetin ve koruyuculuğun sembolüdür. Altaylılarda şaman kadınlar kırmızı elbise giyerek, erkeklerden daha güçlü olduklarını ifade etmeye çalışırlar. Kırmızı, diğer yönüyle “koruyuculuk” vasfına sahiptir. Loğusa kadın, “alkarısı”ndan korunmak için başına kırmızı başörtüsü bağlar. Düğünlerde, gelinin başına örtülen kırmızı örtü ile beline bağlanan kırmızı kuşakta da aynı düşünceler vardır. Efsanede, başına kırmızı örtü bağlayan gelin, hem kötü ruhlardan korunmuş hem de onlara karşı güç kazanmış olur. Böylece kötü ruhlara gâlip gelerek, yeniden yağmurun yağmasını sağlar. Diğer taraftan, bu efsanede de çocuğu olmayan gelinin dileğiyle, suya hasret toprağın dileği birlikte ele alınmıştır. Gelin, üzüntüden zayıflayıp kupkuru kaldığı için ağaca, hatta ağaçtan yapılmış olan çömçeye benzetilmiştir. O halde, “Çömçeli Gelin” töreninde “çömçe”nin seçilmesi tesadüfî değildir. Eski Türk inancındaki “ağaç kültü” ile ilgisi vardır. Bilindiği gibi “Yer – Su” kültüne bağlı olarak, Türkler arasında ormanlar ve bazı ağaçlar kutsal sayılmış “iye” kabul edilmiş, bazı dilekler bu iyeler vasıtasıyla Gök – Tanrıya iletilmiştir. Onun için, bebek isteyen gelin ile su isteyen toprak, ağacı aracı kılıp Gök – Tanrı’ya dilekte bulunmaktadır. Tıpkı çocuğu olmayan Yakut kadınlarının, “yuvalı” kara çam ağacının altına beyaz at derisini serip dua etmeleri gibi.
Bütün bu örneklerin dışında, “Çömçeli Gelin” oyunu ile kuraklığın yanında, kısırlığın, çocuksuzluğun da dile getirildiği, tekerlemelerde de kendini göstermektedir: “Yağ verenin oğlu olsun Bulgur verenin kızı olsun” Törende temel öğe, yağmurun yağması, yağmura bağlı olarak teknelerin hamurla dolması, susuzluktan çatlayan tarlaların çamur haline gelmesi gibi istekler olsa da, ikinci bir temenni olarak da çocuğu olmayanların bu arzularına kavuşması dile getirilmiştir. Hatta, cinsiyet tercihi de vardır: “yağ verenin oğlu, bulgur verenin kızı” olacaktır. Böylece, “yağ” erkek çocuğunu, “bulgur” ise kız çocuğunu sembolize etmektedir. Her iki obje de tek başına bir işe yaramaz. Ancak, ikisi birbirini tamamlayarak yemek haline getirilir. Bulgur; dişiliğin, çokluğun, bolluğun, bereketin sembolüdür, fakat yağsız yemeği olmaz. Aynı şekilde yağ da yemeğe tat, lezzet verir, fakat tek başına yenmez. Tıpkı kültürümüzde birbirini tamamlayan kadın ile erkek gibi. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Bazı tekerlemelerde, bunların yerini un ile tuz alır: “Un verenin oğlu olsun / Tuz verenin kızı olsun.”
Bazen de; “Verenin oğlu, vermeyenin kızı olsun” denilerek, çocuklara verilen önem ifade edilir. Diğer taraftan, yukarıda da belirttiğimiz gibi, “çömçeli gelin” oyunu, birçok yönden Eski Türk inancıyla yakından ilgilidir. Eski Türk inancıyla büyük benzerliklerin olduğu bir gerçektir. Bu törenin karşılığı olarak bazı yörelerde kullanılan “godu gudu / bodi / dodi” terimlerinin “Yağmur Tanrısı” anlamına geldiği de söylenmektedir.
Ayrıca, “çömçeli gelin”i canlandıran bebek/kukla, Şamanizmde görülen “ongon” veya “tös”leri hatırlatmakta olup şunlar aktarılmaktadır: “Altaylılarda tös-töz, Yakutlarda tangara, Uranhalarda eren, Moğol – Buretlerde ongon denilen put-fetişler vardır. Bunlar, keçeden, paçavralardan, kayın ağacı kabuğundan yapılır. Bir kısmı çocukların oynadıkları bebeklere benzerler…. Ava veya önemli bir sefere çıkarken bu putlara saçı saçarlar ve ağızlarına yağ sürerler.“
Bu özelliklerin hepsini “Çömçeli Gelin” oyununda da görmekteyiz. Bunlardan birincisi saçı geleneği. Aslında “Çömçeli Gelin”in ve törene katılan çocukların üzerine serpilen su, bir saçıdır. Diğer taraftan, evlerden toplanan bulgur, un, yağ, tuz, yumurta vs. gibi yiyecekler de saçı yerine geçer.
Saçı; “Eskiden, muhtelif olağanüstü güçlere sahip olduğuna inanılan iye ve ruhlara sunulan ve onlar adına, onların rızasını ve yardımını kazanmak için dağıtılan cansız nesnelere / yiyecek, içecek, bez gibi verilen addır.”
“Çömçeli Gelin”in başına su serpilerek, bir taraftan yağmurun yağması canlandırılırken, diğer taraftan da kötülüklerden, uğursuzluklardan, buradaki anlamıyla kuraklıktan kurtulmak için bir nevi kurban yerine geçen saçı saçılmaktadır. (Bugün, yola çıkanların ardından su döküldüğü gibi.) Düğünlerde, gelinlerin başına atılan ve yine “cansız kurban” olarak nitelendirilen saçı, bu törende çocuklara verilen bulgur, yağ, un, yumurta vs.ye dönüşmüştür.
Töslerin / ongonların ağzına sürülen yağ ise, burada oyun oynayan çocukların eline verilmektedir. Oyunla ilgili olarak söylenen tekerlemelerin bazılarında, yağmur için sunulan cansız kurbanların (saçının) dışında hayvanların da kurban edileceği zikredilir ki, bunların da Eski Türk inancıyla yakından ilgili olduğu kanaatindeyiz. Şamani Türkler, işleri ters gidince, açlık, kuraklık vs. olunca veya dileklerinin yerine gelmesini istediklerinde Gök ve Yer Tanrılarına kurban keserler. Olumsuzluk yaşanıyorsa, Tanrıların kızmış ve topluluğa küsmüş olacağına inanırlar. Onu memnun etmek, bir nevi barışı sağlamak için, gönül almak için kurban keserler. Kuraklık durumunda kurban kesilmesi, göğün kurban istemesi, Şamanizmdeki bu düşünce ile bağdaştırılabilir:
“Bodi, yağmur kızı yağ ister,
Balta, kürek, bel ister,
Üç koyun kurban ister’”
“Koç koyun kurban,
Göbekli harman”
“Gök göğün gurban ister,
Göbeklice harman ister.”
֍ Ayrıca, Adana’da halk, yağmur duası için “Boğa Dede” türbesini ziyaret ederek, orada boğa kurban ederler. Halk arasında yaygın olan bir inanış da kurban ile yağmur arasındaki ilgiyi kuvvetlendirmektedir: Bu inanışa göre; kesilen kurbandan sonra mutlaka yağmur yağar ve kurbanın kanını temizler.
֍ “Çömçeli Gelin” töreninde söylenen tekerleme, aslında bir duâdır. Yağmurun yağması, teknelerin hamurla, tarlaların çamurla dolması, çocuğu olmayanların çocuk sahibi olması vs. için yapılan bir çeşit manzum duâdır. Eski Türk inancında ve bu inancın bozulmuş şekli olan Şamanizmde de, şamanların yaptığı duâlar genellikle manzumdur. Ancak, bu oyunun Suriye Araplarında “ümmül gays” adıyla oynandığı tespit edilmiştir. “Çömçeli Gelin”i Şamani Türklerin “tös”lerine benzetilse de; “Galiba bu âdet, ileri Asya’nın pek eski yerli zürra bir kavminden kalma bir âdet olsa gerek. Bu âdete dair bütün Anadolu, Suriye, Irak ve Azerbaycan âdetleri toplanırsa, ihtimal ki bu merasimin eski dini şekli tayin edilebilir,” denmektedir.
֍ “Çömçeli Gelin” oyunu, bir başka yönüyle, halk temaşası içerisinde, köy seyirlik oyunlarına bağlı olarak da değerlendirilebilir. Törende, her şeyden önce bir taklit vardır. Ağaçtan/kepçeden yapılan bebekle bir gelin canlandırılır. Diğer taraftan Türkistan’ın Sürhanderya taraflarında düzenlenen yağmur çağırma törenine erkekler de katılır ve birine kadın elbisesi giydirilerek ev ev dolaştırılır.
֍ Bilindiği gibi, seyirlik oyunlarında da genellikle oyuncular erkektir ve kadın rollerini de rahatlıkla canlandırabilirler. Osmaniye’de ise, çocuklardan biri tilki kılığına girer ki, bu da seyirlik oyunlarının önemli bir unsurunu teşkil eder. Bu tür oyunlarda sadece insanlar değil, yeri geldiğinde hayvanlar ve eşyalar da taklit edilir. Serpilen su ile de yağmurun yağması taklit edilir. Karagöz, ortaoyunu vs. gibi seyirlik oyunlarında gördüğümüz tekerleme, bir başka şekliyle burada da söylenmektedir. Sonuç olarak, Türk kültüründe suya verilen önem; kuraklığın uzun süre devam etmesi neticesinde, yeniden yağmur yağdırmak için başvurulan tören, duâ ve davranışlarla kendini göstermektedir. Türbe ziyaretleri, toplu duâlar, taşların muayyen sulara atılması bunların başlıcalarıdır. Bu bağlamda gerçekleştirilen “çömçeli gelin” oyunu ise, yağmur yağdırma arzusunun dışında; eski Türk inancını yaşatma, çocuğa verilen önemi dile getirme ve Türk seyirlik oyunları ile ilgisi bakımından dikkate değer önemli bir törendir.
© Oyun Kütüphanesi, 2020.
Her haklı saklıdır.